Mete Han'ı beklerken…
Ey, uzaklardaki gardaşım!.. Doğu Türkistan'dan bir inilti geliyor. Duyuyorum, hislerim kabarıyor, sana koşmak istiyorum, lakin hiçbir şey yapamıyorum..
İçim yanıyor..
Diyorsun ki:
"Bu unutulmuş yerde aşığın dokunuşu yok/ Her gece daha karanlık rüyalar getiriyor, tılsım yok/ Tek istediğim hayatım, başka susuzluğum yok/ Bu sessiz düşünceler eziyet ediyor, umut etmeme imkân yok."
Biliyorum aşkının ne olduğunu. Ben de senin gibi aynı sevgiliye tutulmuşum. Gönlüm buruk, gözlerim nemli.
Önceki gün gazetede okudum. Şöyle diyordu haber: "Çin'in Doğu Türkistan'daki zulüm politikaları devam ederken, Doğu Türkistanlı bilim insanları ve düşünürler de bu süreçte baskı görüyor. 2018 yılından tutuklanan Urumçi Pedagoji Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdulkadir Celaleddin, hala esir kamplarında tutuluyor. Tanınmış bir fikir adamı olan Celaleddin, evine yapılan baskınla başına siyah torba geçirilerek tutuklanmıştı.
Doğu Türkistanlı yönetmen Mukaddes Mijit, New York Times için 2 yılı aşkın süredir tutuklu olan Doğu Türkistanlı fikir adamı Prof. Celaleddin'in hapishanede yazdığı son şiiri 'Eve dönüş yolu yok'u okudu."
Bu haberi okuduktan sonra Mukaddes Hanım'ı dinledim..
Yazdığın şiiri tam da senin içinden geçen duygularla okumuş.
Şiirin ikinci dörtlüğünde şöyle demişsin:
"Bir zamanlar kimdim, ne hale geldiğimi bilemiyorum/ Kalbimin arzularını kime söyleyebilirim, söyleyemem/ Aşkım, tahmin edemediğim kaderlerin öfkesi/ Sana gitmeyi özlüyorum, hareket edecek gücüm yok."
Gardaşım..
Daha kalbinin arzularının binde birini söylemeden başına çuval geçirip seni tutuklamışlar. Demek ki emperyalizmin genel özelliği bu. Tuhaf değil mi, Amerikalılar da Irak'ta Türk askerinin başına çuval geçirip tutuklamıştı.
Bir sana baktım, bir Çin ülkesine.
Anladım..
Çin senden ve senin gibi haksız yere hapis ettiği birkaç kişiden korkmuş.
Nüfusuna bile güvenememiş.
Teknolojisine, yönetim gücüne, asker sayısına… kısacası öz niteliğine güvenememiş ve bir milyarlık koskoca ülkede bir tek Abdülkadir Celalettin'den korkmuş.
Yiğit kardeşim.
Saygıdeğer hocam.
Sesini mısralarında duyuyorum. Zulmün zindanlarından gelen ışığını görüyorum, mukaddes yüreğinin, özgürlük çiçekleri açmasını beklediğin gönül dünyanın yaydığı acılarını içimde hissediyorum.
Ben de senin gibi Mete Han'ı bekliyorum. Biliyorum gelecek. Yine kurt başlı kılıcını kuşanacak, yine demir dağları eriten demircinin yaptığı zırhı giyecek ve yine bir Bozkurt kendisine yol gösterecek.
Biliyorum.
Sevgili gardaşım Abdulkadir Celalettin.
Milyarlık nüfusu, büyük ekonomisi ve koca koca ordularıyla devasa Çin'i korkutan şerefli bir Türk evladısın. Hangi Türk seninle gurur duymaz?
İşgalci emperyalizm, ancak sopadan anlar. Türkistan'ın Çin'e esareti ilk değil. Geçmişten biliyoruz. Nasıl hilekâr olduklarını Bumin Kağan Bengü taşlara yazdırmadı mı?
Gardaşım, özgürlük çığlığın, hapishane duvarlarından sızan ışığın ta Anadolu'ya kadar ulaştı. Üzülme. Acını yüreğinde hisseden milyonlar var.
Doğu Türkistan'dan bir inilti geliyor peki, siyaset dünyasında duyan var mı?