MEB Bakanı işareti verdi... Bu yıl tarikatlar/cemaatler yılı
Yeni yıla girdik. Geçen yıl en çok konuşulan meseleler, elbette başta enflasyon, enflasyonun türevi emeklilerin uçurum kıyısına itilerek karga leşleriyle karnınızı doyurun denmesi, kadın cinayetleri, İsrail’in Filistinlileri soykırıma uğratmaları, son dönemde, Siyonistlerin atağına paralel, PKK’nın saldırıları, şehitlerimizin gelmesi ve hepsinin önünde adı sanı bilinmez tarikatların mekteplere, Türkiye sathına örümcek ağı örmeleri...
Bütün olumsuzlukların önüne tarikatları/cemaatleri getirmemin sebebini tahmin edersiniz. Palazlandıklarına inandıkları an harekete geçeceklerdir. Hiç şüpheniz olmasın. Bunun işaretini sakallı, cübbeli, şalvarlı biri verdi. Ne demişti: “Hamas’ın Filistin’de yaptığını biz Türkiye’de yapmak zorundayız. Biz şu an itibarıyla eğer vakti zamanı iyi değerlendirebilirsek Türkiye’de bir devrimin olmaması için hiçbir sebep yok.”
Bu cesareti nereden alıyor, hiç düşündünüz mü?
Afganistan’dan alıyor asıl. “Din adına” kadını yok sayan, yine “din adına” ülkeye sıkı bir yönetim getiren Taliban, Türkiye’de özellikle şalvarlı, cübbeli bir cemaatin pek itibar ettiği bir örgüt. Bu şalvarlı, cübbeliler sık sık Afganistan’a ekip gönderiyor, Taliban yönetiminden akıl alıyor, onlara akıl veriyor. Acaba Türkiye’den gençleri gönderip silahlı eğitim de aldırıyorlar mı?
Bir daha, bir daha hatırlatayım... Tarikat üyeleri bir işarete bakar. Örneğini gördük, darbeye kalkışanlar, orduyu böldüler ama çok şükür halkı istedikleri gibi bölemediler ve dirençle karşılaştılar.
Önce şunu söyleyeyim: Tarikatlara da cemaatlere de engel olamayız. Muttakî, sözünü bilen, dinî ben icat ettim havasına girmeyen, “din”le “çağ” arasında bocalamayan, Cahiliye Dönemi’nden kendisini sıyırmış, sözünü bilenler elbette güven sağlarlar. İnsanlar da ister istemez etrafında kümelenirler. Ancak kasıtlı bir örgütlenme, senin dinin, benim dinin havasına girme, dünyevî hayatı da uhrevî hayatı da berbat eder.
Tarikat ve cemaatler son hızla yürüyorlar. İktidar da onlara kapılarını sonuna kadar açtı. Muhtevalarına bakmadan, nereye koştuklarını kaale almadan buyurun, dendi.
Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin bunları sivil toplum örgütleri olarak görüyor.
Onların teşkilatlanmaları, yurt sathında tekkeler, medreseler açmaları, sıralı eğitimden uzak durmaları, bununla yetinmeyerek, sıralı eğitime nüfuz etmeleri, yetişme çağındaki çocukları suret-i haktan görünerek zehirlemeleri hiç mi aklınızı başınıza getirmiyor?!
Yüzbinlerce öğretmen adayı var. Onlara kapıları kapa, gelirlerini bile nereden nasıl temin ettikleri belirsiz tarikatların/cemaatlerin şeklen kanunî yapılarına yol aç! İleride bunun vebalini taşıyabilecek misiniz?!
İki yeğenim tarikatlar/cemaatler yüzünden dengelerini yitirdiler.
İkisinden de geçmişte kısaca bahsettim. Biri 15 Temmuz 2016 Darbe Teşebbüsü’ne fiilen direnenlerden. Daha M.Ü. İlâhiyat birdeydi. Nispeten, okumuş, bilen insanların kurduğu bir cemaat yurdunda kalıyordu. Darbe gecesi dışarı çıkmak istediğinde, yurt yönetimi mesuliyet kabul etmeyiz, dedi, elinden yazılı kâğıt aldı. Emin yurttan fırladığı gibi kendisini köprüde buldu. O fotoğrafı hatırlayanlarınız olacaktır. Bu köşede de yayınladım, çok yerde de çıktı. Röportajları da yayınlandı. Tek parmak işareti yapıyordu. İşte o sırada kolundan vuruldu. Şimdi gazi statüsünde. Bu çocuk üniversiteye de gitmeyecekti. Sakallı, cübbeli tarikatçılar, ona “Üniversitede okumak caiz değil.” demişler. Nerede okuyacaktı? Medresede! Sonunda babası ikna etti de M.Ü. İlâhiyat Fakültesi’ne yazıldı. Ama yedi senedir bitiremedi. Çünkü içi ısınmadı. Sonunda aklı başına geldi ve “cübbeliler”i beyninden sildi. Yeniden imtihana girdi. 3,5 milyon içinde 1300 küsuruncu sırada puan aldı. Şimdi istediği üniversitede iktisat okuyor.
İkincisi Yozgat çevresinde en yüksek puanı alarak ODTÜ’ye girdi. Bilgisayar mühendisliği okudu. Yüksek lisans yaptı, yüksek puanla doktorayı, birincilikle TÜBİTAK imtihanını kazandı, doktora için ABD’ye gönderilecekti. Birden her şeyden elini eteğini çekti. Meğer Nurcuların Okuyucular mı, Okutucular mı ne grubuysa, onların ağına düşmüş. Başka avlanan ODTÜ’lülerle birlikte bir apartman dairesinde Risale-i Nur okuyorlar, okutuyorlar. Bütün yaptıkları bu. 40 yaşına geldi, Said-i Nursî’yi örnek alarak evlenmedi. Babası onun yüzünden felç oldu. (Yazarken aklıma geldi... “Nurcu” kadınlar da Said-i Nursî’yi örnek alıp evlenmiyorlar mı?!)
MEB Bakanı işareti verdi... Bu yıl tarikatlar/cemaatler yılı.
Uğurlu kademli olsun!