'Maraş Katliamı' saptırmaları (1)
Kurtuluş Savaşı'nda, 1920'de, işgalci Fransızlara karşı destan yazan ve "kahraman" adını alan Maraş'ta 19 Aralık 1978'de, büyük bir öfkeyle katliam yapıldı.
Her yıldönümünde, klişe itham: "Ülkücüler Alevîlere saldırdı."
Belli yayın organları aynı şeyleri mütemadiyen yazarlar. Düşmanlık ekmekte üzerlerine yoktur.
Bir "Kararsız" gazetede de bu ithamı okuyunca, meselenin özüne girme gereğini duydum. Çok önce bir başka gazetede saptırmaları serdetmiştim.
"Sağcı şunu yaptı.", "Komünistler satılık, şunun bunun ajanı.", "Ülkücüler yok mu ah neler yaşattı neler!"...
1974 affından sonra büyük kavgalar başlıyor. Herkesin bir safı var. Kasabalara, köylere kadar insanlar kesin ve keskin hatlarla birbirine sınır çizmiş. Güçlü olan grup alan hâkimiyeti kuruyor. Çoklukla üniversite şehirlerinde her gün bir, üç, beş, on... cenaze kalkıyor.
Mezhep, meşrep farkı ideolojik kamplaşmanın bâkir sahası. Türk Türk'ü kırıyor.
"Maraş katliamı"... Dönemin en çok insan kaybının verildiği katliam. Ve en çok kaybı veren de Alevî vatandaşlarımız.
Maraşlılar ki, Alevîsi, Sünnîsi etnik, mezhep ayırmaksızın işgalci düvele karşı yek vücut olup savaşmışlardır.
1978 Maraş olayları üzerine çok duruldu, çok araştırıldı, çok yazıldı. Bu olaylar, 12 Eylül 1980 Darbesi'ne giden yolun başlangıcıdır.
İnsan düşünmeden edemiyor... Acaba, kışkırtıcılar, darbe yolunu açmak isteyenler mi? Çünkü darbeciler, olayların çığırından çıkmasını beklediklerini bizzat açıklamışlardı. Şu satırları okuyalım:
"1960 yılından sonra Türkiye'de esen solculuk rüzgarının romantizmine kapılan bazı gruplar dışarıdan güdümlü ve nispeten daha bilinçli grupla birleşince önemli bir siyasi güç haline gelmiştir.(...) Toplum ilahi kuralları, eşitlik olarak algılanan komünizmi, saf kan ırka dayalı Turancılığı kurtuluş gibi görüp bu ideolojileri temsil eden aydınların etrafında toplanmaya başlamışlardı. (...) Bütün bunlara, eğiten ancak terbiye edemeyen eğitim sistemi de eklendiğinde 1978 Maraş olaylarına giden yol daha da netleşmektedir. Maraş olayları 12 Eylül sürecine uzanan tarihi dönemin başlangıcı kabul edilmektedir. Olayların ardından 26 Aralık 1978 tarihinde bazı illerde sıkıyönetim ilan edilmiş ve demokrasi dışı yöntemler konuşulur hale gelmiştir. Asker artık kışlasını bırakmış ve sokaklarda kolluk kuvveti yerine görev yapmaya başlamıştır. Nevzat Bölügiray'ın anılarında ifade ettiği gibi müdahale kararı da neredeyse sıkıyönetimin ilan edildiği günden dört ay sonra verilmiş idi. Yani Maraş olayları bardağı taşıran son damlalardan biri haline gelmişti." (Zeyyat Bandeoğlu, Maraş Olaylarının Bütünsel Yaklaşım Modeli ile Analizi, Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, S. 15, Temmuz 2016, s. 575).
Aynı araştırmada şu bilgiler de yer almaktadır:
"1978 yılı başlarında yeni birtakım sol örgütler ortaya çıkmış ve Türkiye'deki faaliyetlerine hız vermişlerdir. Bu örgütler; Türkiye Komünist Partisi (TKP), Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO), Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi (THKP/C), Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist (TKP/M-L), Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi (TİİKP) şeklindedir. Bunların ortak amacı Türkiye'deki mevcut rejimi değiştirerek Marksist-Leninist bir düzen kurmaktır. Bunu yasal yapamayacaklarını bildikleri için, başta üniversite olmak üzere gençlik üzerinde etkili propaganda yaparak ve eylem grupları oluşturarak teröre başvurmaktadırlar."(s. 584)
Türkiye'nin o dönem vaziyetinin görülmesi için bu bilgileri veriyorum. (Esasa daha girmedik. Yazacağız.)