Malazgirt'te ilk Söğüt'te ilk
MHP'nin ilk yıllarında, 1971'de, Malazgirt Zaferi'nin 900. yıldönümü kutlamalarına katılmak için nasıl yokluk içinde Malazgirt'e ulaştıklarının hikâyesini, Mehmet Doğan'ın hatıralarından dün naklettim.
Yine tarihe not düşmek için, bir başka şahitten, Milliyetçi Hareket'in ilk yıllarını safha safha yaşayan Sadi Somuncuoğlu'nun ağzından aktaracağım.
Bildiğiniz gibi bu yıl, ikinci defa Malazgirt'te devlet en üst seviyede temsil edildi. İlki Malazgirt Zaferi'nin 900. yıldönümündeydi. MHP ilk defa bu anma toplantısında genel başkan seviyesinde temsil edilmişti.
(Ara not: 1960 Darbesi'ndan sonra Malazgirt önem kazanıyor. 12 Mart 1971 Muhtırası'nın ardından 26 Ağustos'ta 900. yıldönümü en üst seviyede katılışla kutlanıyor. Darbe sonrası kutlamaya dikkat çeken Doç. Dr. Mehmet Ö. Alkan'dır. R. T. Erdoğan'ın Malazgirt'e önem atfetmesi de 15 Temmuz darbe teşebbüsünün ardındandır. Malazgirt ve darbeler arasında bir bağlantı nasıl kurulur bilemiyorum. Öze dönüş diyelim.)
MHP'lilerin Malazgirt'e nasıl gittiklerinin hikâyesini Sadi Somuncuoğlu'ndan dinliyoruz:
"Gün sazak Bey'in Mercedes'iyle gittik. Bir de kaza geçirdik. Yolda, arabayı, Gün Sazak'tan İbrahim Metin aldı, 'Biraz da ben kullanayım.' dedi. İbrahim tabiî tuz kamyonu kullandığı için Mercedes'i küt diye vurdu! Ön parçalandı. İndik baktık. Gün Bey İbrahim'e: 'Bu araba bizi Malazgirt'e götürür mü?' diye sordu. İbrahim: "Götürür." dedi. Gün Bey: 'O zaman binin arabaya!' dedi. Malazgirt'te Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay konuşma yaptı. Merhum Türkeş Bey başta olmak üzerine biz de bir kafile olarak katıldık. Çok muhteşem bir kutlama oldu. Türkeş Bey'in konuşması olmadı. Resmî devlet protokolü, Genelkurmay Başkanı konuştu. Devletin katıldığı ilk törendi. Ama askerler kendileri bu töreni düzenliyorlarmış. Askerler orayı manevra alanı seçmişler. Arazi çok dağlık, parçalı... Malazgirt Ovası diye bir ova yok. Sultan Alparslan kendi kuvveti az, düşmanın kuvveti çok olduğu için dağlık alanı özellikle seçmiş. Dağlık bölgede düşmanın kuvveti parçalanmış. MHP ilk defa 1971'de, Genel Başkan seviyesinde zafer kutlamasına katıldı. Söğüt'ten sonra..."
Sadi Bey'e, "'Söğüt'ten sonra... derken?" dedim. Sözünün ardını getirdi:
"1968'de, ilk defa rahmetli Türkeş başkanlığında bir grup [Ertuğrul Gazi'yi Anma ve Yörük Şenlikleri için] Söğüt'e gitti. Söğüt'te bir militan kaymakam vardı. Bizi yürüyüşe sokmadı. Gençler kısa kollu mavi gömlekli, bozkurt kokartlı idiler. Gençler yürüyüşe sokulmayınca, şehrin merkezinde bir caminin önünde bir çeşme var, Türkeş çeşmenin üzerine çıktı. Dedi ki: 'Bundan sonra göreceksiniz devletin üst kademelerinden bu törenlere katılanlar olacaktır.' Hakikaten devletin üst kademeleri yıllarca Söğüt'e gitmek zorunda kaldı."
Maalesef, hatıralar zamanla akıldan uçup gidiyor... İnsanlar da hayattan göçünce, izler bütün bütün siliniyor. Ne biliyorsak yazmalıyız.
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun Malazgirt Marşı'nın besteleniş hikâyesini de verecektim. Yarına kaldı. (Yine yarın Turan'ı, Kızılelma'yı yanlış anlayanlara, meselâ Ertuğrul Özkök'e de birkaç sözüm olacak.)