Lâmı cimi yok... Süre 5 yıldır!..
Cumhurbaşkanının süresi 5 yıl mı, 7 yıl mı tartışması kadar gereksiz bir tartışma düşünemiyorum. Gerçi 7 yıl olsa ne olur, 5 yıl olsa ne olur?
Abdullah Gül, ha 7 yıl cumhurbaşkanlığı yapmış, ha 5 yıl...
Ama ortada bir anayasa var.
Bu anayasada milletvekillerinin süresi 5 yıldan 4 yıla, cumhurbaşkanının süresi de 7 yıldan 5 yıla indirilmiştir. Öyleyse, anayasa oylandığında cumhurbaşkanı olan zat önceden seçilmişti, o devam edecek diye bir madde konulmadığına göre süre 5 yıldır.
Ne diyor Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç: “Bunun lâmı cimi yok.” (Tutuklu gazeteciler için söylemişti... Çıkmaları gerekir anlamında.)
Evet, bunun lâmı cimi yok... Süre 5 yıldır!
Ak Parti grubu, şu anda, anayasa hariç, istediği kanunu TBMM’den geçirecek sayıya sahip... Onun için, kendilerine aşırı güveniyorlar ve istedikleri kanunu yapıyorlar.
5 yıl veya 7 yıl meselesini çözecek merci Anayasa Mahkemesidir, Meclis değil; çünkü, süre Anayasa Mahkemesi’nin konusudur.
Öyleyse, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bizzat kendisiyle ilgili kanunu imzalasa dahi, yetkisini kullanarak Anayasa Mahkemesi’ne götürmelidir.
Ağızları kapatmanın tek yolu budur.
***
Ak Parti, bir iç hesapla Abdullah Gül’ü daha iki yıl Çankaya’da tutmak istemektedir. Yoksa niye 7 yılda ısrarlı?
Peki nedir bu hesap?
Bu hesap doğrudan Recep Tayyip Erdoğan’la ilgilidir... Erdoğan 2012’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimine hazır değildir.
Bir: Kendisi hazır değildir.
İki: Partisi hazır değildir.
Erdoğan baştan çekilir çekilmez Ak Parti’de her kafadan bir ses çıkacak, parti hızla aşağıya kayacaktır.
Siyaset şu anda ip üzerinde... “Cambaz” elindeki denge çubuğunu ağdırdığı an, her şey alt üst olabilir.
Ergenekon dediler birçok adamı 4-5 yıldır içeride bigünah yatırıyorlar... Adamlar suçlarının ne olduğunu bile bilmiyorlar.
Hrant Dink meselesinde koparılan “ceza yaygarası” içerde bigünah yatan insanlar için niye koparılmıyor?
Onların “cazgırlar”ı yok; en önemlisi “dış bağlantılar”ı yok... İnsan “ulusalcı” veya “milliyetçi” diyelim... Hangisi dışarıdan destek görür?
“Ergenekoncu” dedikleriyle benim dünya görüşüm çok çok farklı... Zaten hepsi de bir “torna” nın insanları değil... Bir örgütü, aynı dünya görüşüne sahip insanlar ancak kurabilirler... Elmayı, armudu bir araya getiremezsin...
Muhakeme meselesi halledilememiştir... Kimse önünü görememektedir... Bu kadar insanın içeride tutulması, sonra “pardon”denmesi ihtimalinin yüksek olması, “pardon” denmediği durumda, okların üzerlerine çevrilmemesi için “ceza” ihdas edilmesi, ne yönden bakarsanız bakın büyük tartışmaları beraberinde getirecek...
İnsanların “cazgırlar”ı olmasa dahi, vicdanlar da ölmedi ya!
Darbe teşebbüsünü kendileri bizzat yazmışlar... Bu yüzden tutuklular, ama herkes mi suçlu? Emre uymak zorunda olan kimi buldularsa attılar içeriye...
Bu da ileride çok tartışılacak mesele...
Hepsinden önemlisi...
Bölücüler konusunda yeni bir yola girildi... Arada “açılım-maçılım” deyip PKK ile mücadele sulandırılmak istense dahi, bu işin dönüşü yok...
PKK ya bitecek ya bitecek!
Ortada bırakılacak bir mesele olmaktan çıktı.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, bir MHP milletvekilinin sınır ötesi harekâtla ilgili sorusuna verdiği cevap çok açık: Barzanî ve Talabanî bölgelerindeki bölücüleri temizlemiyorlarsa Türkiye artık devreye girecektir.
Dünya ekonomisinin Türkiye’ye yansımasını da unutmamak lâzım... Her ne kadar biz etkilenmiyoruz, etkilenmeyeceğiz deseler de, dünya çalkalanırken, Türkiye nasıl bunun dışında kalacaktır!
Ve en son... Recep Tayyip Erdoğan’ın sağlığı... Yeni ameliyattan çıktı.
Neresinden bakarsanız bakın, şartlar hiçbir surette, şu an R. T. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adayı olmasına izin vermiyor.
Eskiden, Turgut Özal gibi, Süleyman Demirel gibi kişiler, partisinin TBMM grubuna güvenir ve matematik hesabıyla Çankaya’ya otururdu. Ama şimdi seçime girmek zorunda... Şimdi koşturmak hiç akıl kârı değil...
Yoksa sanılmasın ki, Abdullah Gül iyidir, biraz daha otursun hesabı yapıldı...
Politikada “iyidir” hesabı yoktur... Çıkarlar ve dengeler gözetilir.