Lafın ortasından Atatürk referansı olmaz!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a bir teklifim var... Teklifimde samimiyim. R. T. Erdoğan, Mustafa Kemal’i bilmiyor. Birileri tavsiye ediyor, işine gelirse, kabullenip, millete duyuruyor. Yeni Anayasa meselesinde sırtını Mustafa Kemal’e dayamak istemesi de birilerinin fikri... Geniş yelpazeyi ikna düşüncesi...
“Atatürkçü düşünce” demeyeceğim çünkü “Atatürkçü düşünce” izafî... Herkese göre bir Atatürk... Bu “düşünce” nin baskın olanı da “aşırı laikçilik”. “Çatışma”nın merkezi burası. Bir taraf aşırı laikçiliğe kaçan bir “Atatürkçü düşünce” tarifini hiçbir zaman kabul etmez...
Sonradan birilerinin icat ettiği “düşünceler”i, şekilciliği bir tarafa bırakalım ve Mustafa Kemal’i temelden, yani kendi sözlerinden anlamaya çalışalım... Türkiye’nin buna şiddetle ihtiyacı vardır ve hususiyetle Türkiye’yi yönetmeye talip olanların...
“Millî Görüş”ten gelenler, “Atatürk” deyince çok soğuklar... Peşin hükümlülük.
Yeni yetme bir hanım gazeteci önünü arkasını düşünmeden “diktatördü” diyor. Ve keskin Atatürkçülerimizle, keskin Atatürk düşmanları birbirlerine giriyorlar.
İktidarı ele alıp da tahakküm kurmayan kim var? Mustafa Kemal, çok zekiydi, çok kültürlüydü, savaşlarda yoğrulmuştu. Pragmatistti. “Diktatördü” diyenler bugünle kıyaslasınlar, Mustafa Kemal’in elini öpmek için sıraya girerler!
En yakınındaki, ölümüne “Atatürkçü” Falih Rıfkı Atay da “diktatördü” demiştir. Ama onun yüklediği anlamla sizin yüklediğiniz anlam farklı!
“İnkılâp” veya “devrim” dedikleri şeyleri tartışmam... Tümden kabul mü ederim? Onu da etmem. Keşke tedricî geçiş olsaydı, insanlarımız ikna edilseydi, derim.
Bunları konuşsak sürekli başa döneriz. Bırakın, “objektif” gözlük takmış ilim adamları araştırsınlar, yazsınlar.
***
R. T. Erdoğan ve etrafının Mustafa Kemal’i ve yürüttüğü Millî Mücadele’yi tam kavradıklarından emin değilim... Mustafa Kemal’i okumak şart...
Lafın ortasından bir şeyler cımbızlayarak “Bak ben de Atatürk’ü referans gösteriyorum” denemez.
R. T. Erdoğan 10 Kasım’da Atatürk’ü anma toplantısında şunları söylüyor:
“Diyor ki Gazi... ’Zengin bir hatırat mirasına sahip bulunan; beraber yaşamak hususunda müşterek arzu ve muvafakatte samimi olan; sahip olunan mirasın muhafazasına beraber devam hususunda iradeleri müşterek olan insanların birleştirilmesinden vücuda gelen cemiyete millet namı verilir’. Mustafa Kemal, satırlarına şöyle devam ediyor; ’Maziden, müşterek zafer ve yeis mirası, istikbalde tahakkuk ettirilecek aynı program, beraber sevinmiş olmak, beraber aynı ümitleri beslemiş olmak... Bunlar, elbette bugünün medeni zihniyetinde diğer her türlü şartların üzerinde mana ve şümul alır’. Evet... Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de çok net bir biçimde ortaya koyduğu gibi, millet, aynı ırkın, aynı kabilenin, aynı kavmin mensupları değil, geçmişleri ve gelecekleri müşterek olan, sevinçleri, hüzünleri ve ümitleri ortak olan, yekvücut olarak kader birliği eden bir cemiyettir.”
***
Türkiye Cumhuriyetinin bir başbakanı, Cumhuriyetin kurucusunu derinliğine tanısaydı, yukarıdaki konuşmayı eksik yapmazdı. “Yekvücut olarak kader birliği eden bir cemiyet”ten bahsediyor Erdoğan’85
Her “cemiyet”in bir adı vardır. Bu cemiyetin adı ne?!
Beyefendi!
Mustafa Kemal, o sözleri aldığınız kitapta şunları da söylüyor ve asıl sizi düşündürmesi gereken bu sözlerdir:
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir. Bugünkü Türk milleti siyasi ve içtimai camiası içinde kendilerine Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri ve hatta Lazlık fikri veya Boşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve millettaşlarımız vardır. Fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış tevsimler (adlandırmalar) birkaç düşman aleti, mürteci, beyinsizden maada hiçbir millet ferdi üzerinde teellümden (elem) başka bir tesir hasıl etmemiştir. Çünkü bu millet efradı da umum Türk camiası gibi aynı müşterek maziye, tarihe, ahlaka, hukuka sahip bulunmaktadır.”
(Afet İnan, Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazıları, Ankara 1969, s. 351’den nakleden: Orhan Türkdoğan, Kemalist Sistem: Kültürel Boyutları, İstanbul 1999, s. 95)
***
R. T. Erdoğan, ne zaman “millet” demek istese, bütün etnik grupları sayıyor. Mustafa Kemal bunun ne manaya geldiğini çok veciz ortaya koyuyor; etnikçiliğin propaganda edilmek istendiğini belirtiyor.
Muhterem Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi!
Sizin “cemiyet” dediğiniz “müşterek maziye, tarihe, ahlaka, hukuka” sahip kitlenin adı “TÜRK”tür.