Laf çarpma işlem yap
Türkiye'nin çarpık siyasetini nasıl anlayacağız söyleyeyim mi? Son iki olaya bakalım, rolleri ve aktörleri izleyelim, açık ve net bir biçimde göreceğiz.
Kim doğruluğun, dürüstlüğün peşinde?
Kim, haklının yanında?
Kim gerçeği görmek istiyor, kim görmek istemiyor?
Buyurun.
Birinci olay İstanbul Yenikapı'daki araba sergisi.
Ne yaptı İmamoğlu, "israfın boyutu" diyerek yüzlerce arabayı getirip Yenikapıda halka gösterdi. Peki, bunun üzerine neler yaşandı? Kim nasıl tepki gösterdi?
En başta iktidar ve avenesi telaşlandı.
Hemen karşı saldırıya geçtiler.
"Şov bunlar!…"
"Lüks araç sayılmaz…"
Sanki peşkeş için lüks araç şartmış gibi.
Dikkatinizi çekerim: Adamlar, hak ve doğrunun peşinde değil. Hepsi "niye gösteriyorsun" derdinde.
Kardeşim, kör kuruşun hesabı sorulmasın mı?
"Sorulsun" diyorsan, ağzının ucuyla değil, yüreğinle haykırsana.
Basınsın; "niye gösteriyorsun" diyeceğine gidip araştırsana. Sana kimse araştırmacı gazetecilik nedir öğretmediyse bir yerden bulup birkaç kitap okusana.
Çıkmışlar tv ekranlarına, lafı eğip büküp sonunda "şov yapıyor" cümlesine bağlıyorlar.
Hukukçusu da, bilim adamı da tam bir tiyatro. Böyle bir ülkede hak yerini nasıl bulabilir? Nasıl adil bir Türkiye kurulabilir.
Baksanıza haksızlığın savunucusu haklıdan fazla.
***
ACILI ANALAR.
İkinci çarpıklık Diyarbakır'da yaşanan olayla ilişkili. Çocukları dağa (PKK terör örgütüne) kaçırılan analar; bütün analar gibi haklı olarak oğullarını-kızlarını evde görmek istiyor. Bunun için HDP önünde eylem yapıyor.
Buraya kadar tamam.
Sorun bundan sonra başlıyor.
İktidar ve aveneleri, insani ve vicdani haklı sebeplere dayanan bu eylemi, hemen siyasi çıkara çevirmenin derdine düştü.
Sanatçılar nerede?
Hangi sanatçıları soruyorlar?
Elbette sol sanatçıları.
Sol sanatçıların Atatürkçü, milliyetçi olanlarının çoğu twitter hesabından çocuğunu arayan analara destek verdi. Bir kısmı sessiz. Yani iktidar kanadının söylemlerine dayanak oluşturacak sayıda çekingen sanatçı var.
Bu tamam.
Tamam da, bu arkadaşlar neden kendi mahallelerine bakmıyor?
Evet; Fazıl Say, Tarkan, vs. orada yok..
Bunu anladık.
Peki, şu sizin Cumhurbaşkanlığı iftar sofrasını dolduran nadide ve pek güzide sanatçılar nerede?
Mesela şu Diriliş Ertuğrul'un baş kahramanları..
Şu göz bebeğiniz Payitaht Abdülhamit neden ortalıklarda görülmüyor? Onlar PKK'yı kınamak istemiyor mu?
Peki, herkesi eleştiren gazeteciler, siyasetçiler lafın ötesine geçip bir zahmet niçin Diyarbakır'da soluk almıyor?
Başkalarını suçlamak, laf ebeliği yapmak kolay.
Bir de herkesin gördüğü, hepimizin bakışları altında yaşanan açık ve net gerçeklik var.
"Sen kınamadın, destek vermedin. Diyarbakır'a gitmedin" demek kolay. Bir de kendine bak.. Eleştirmenin, suçlamanın, yaşananlardan siyasi çıkar gütmenin ötesinde sen ne yaptın?
Hiç!
Son sözüm iktidara: Eğer HDP insanları dağa kaçırma şebekesi kurduysa, bu organizasyonu neden bulup ortaya çıkarıp, suçluları halkın gözü önünde adalete teslim ettikten sonra, neden o partiyi Anayasa Mahkemesinin karşısına dikmiyorsun?