Kötücül olan medya mı iktidar mı?

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Ekonomi-Finans Muhabirliği Eğitim Programı''nda konuştu ve aynen şunları söyledi:

"Geçmişte manşetleriyle hükümet yıkıp kurmaya yeltenen medya kurumlarını, hepimiz çok iyi hatırlıyoruz. Bugün de millî iradenin temsilcilerine parmak sallayarak ekonomik angajmanları doğrultusunda hizaya çekmeye çalışan kalemleri çok net görüyoruz. Türkiye son 20 yılda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde demokratik siyasal alana yönelik her türden vesayeti bertaraf etmiştir. Buna medya vesayeti de dahildir. Dün nasıl ki bu medya vesayeti tam anlamıyla bertaraf edilmişse bugün de medya vesayeti her nereden gelirse gelsin bertaraf edilecektir. Esas olan demokratik siyasal alandır, esas olan demokratik siyasal alanda meşru rekabettir, bunun ortamını, koşullarını teminat altına almaktır. Bu ortamı kirletmeye, tahrip etmeye dönük girişimlerin her biri muhteva olarak farklı olsa da mahiyet olarak aynıdır. Dolayısıyla mücadele edilmesi gereken kötücül unsurlardır. Bu yaklaşımla sürece bakıyoruz. Medya vesayetini de bu doğrultuda değerlendiriyoruz.."

Altun "Bu kötücül provokasyonlar ekonomik kurtuluş savaşı verdiğimiz bu dönemde de türlü yalan ve dezenformasyonlarla ülkede ekonomik buhran varmış gibi bir algı oluşturma çabalarıyla devam etti. Ancak biz şeamet tellallığı yapanlara kulak asmıyoruz. Bunların kimler olduğunu da yapmaya çalıştıklarını da çok iyi biliyoruz." sözleriyle de ekonomiyi eleştirenlere parmak sallamış oldu!

***

Bu sözlerden anlaşılıyor ki İletişim Başkanı, Erdoğan''ın ekonomi politikasına eleştiri yapan gazetecileri veya ekonomistleri "kötücül" olarak görüyor!

"Kötücül"ün zıddı da "İyicil" oluyor herhalde!

Yani iktidarın ekonomi politikalarını överseniz, mesela "zamlar, şişmanlığı ortadan kaldırabilir" gibi yazılar yazarsanız veya nükleer santrallere, HES''lere karşı çıkanlara yönelik olarak, "Herkese kuru fasulye dağıtılsın, herkes kendi gazını kendi üretsin" örneğinde olduğu gibi kuru fasulyenin faydalarından bahsederseniz "iyicil" oluyorsunuz...

***

Asıl konuya gelince...

Gazeteci-patronlar döneminin sona ermesiyle birlikte medya, kendisi vesayet altında olan bir kurum veya kuruluşlar bütününe dönüşmüştür. Yakın tarihte medya, devletin içindeki farklı güçlerin vesayeti altındaydı; şimdi ise büyük ölçüde siyasi iktidarın vesayeti vardır.

Türkiye''de medyanın yüzde 90''ı iktidarın kontrolünde değil midir? Yüzde 10''luk medyanın vesayeti mümkün müdür? Aksine medyada genel yayın müdürlerinin, köşe yazarlarının atamayla geldiği, manşetlerin tek merkezden belirlendiği bir iktidar vesayeti söz konusudur.

***

Bilim ve Sanat Vakfı''nın 2006 yılında yayınladığı Ferda Keskin''in "Michel Foucault ve İktidar Teorisi" başlıklı makalesi, "iktidar ve kötücüllük" konusunda hepimize bir fikir verebilir:

"Foucault''ya göre iktidar zorunlu olarak ''kötü'' değildir. Kötüye dönüştüğü nokta, yönetim ve yapılandırma ilişkisinin sabit, tek yönlü, diğerinin mümkün eylem alanını tıkayacak/engelleyecek biçime dönüştüğü noktadadır. Foucault bunu, tahakküm olarak adlandırır. Tahakkümün olduğu yerde ise iktidar ilişkisi olamaz. Bu bağlamda Foucault disiplinci toplum olarak adlandırdığı modern toplumun ''disipline olmuş'' anlamına gelmediğini, disiplin yöntemleriyle insanların tümünün itaatkâr ve uysal hale gelmesi demek olmadığını, özgürlükle birlikte direniş ve mücadele imkânı olduğunu söyler."

Kısacası, herhangi bir iktidarın tahakkümcü politikalarına, dayatmalarına direnmek, eleştiri yapmak, insan olmanın gereğidir. İslam dininin bu konudaki hükmü de "Haksızlığa karşı susan dilsiz şeytandır" şeklindedir.

Durum böyleyken, ekonomik veya siyasi gidişatın iyi olmadığını söyleyenleri, "kötücül" diye kategorize etmek, iktidarın başvurduğu bir yansıtma yöntemi olsa gerek!

Yazarın Diğer Yazıları