Koray Aydın Trakya’da: Umudu kırarsanız herkes zarar görür!

Mübalağa etmiyorum. Beni takip edenler mübalağa etmeyeceğimi de bilirler. Koray Aydın hakikaten halk için bir umut oldu. Sadece MHP’liler için demiyorum, bütün halk için umut...
Koray Aydın, bu defa Trakya’da... Önce Tekirdağ, sonra Kırklareli, ardından Edirne ve Çanakkale...
İlk karşılama Çorlu yol ayırımında idi.
Sloganlar dikkatimi çekti:
“Devlet gidecek Koray gelecek”, “Başbakan Aydın”, “MHP’de son karar değişim iktidar.”
Bence “Devlet gidecek Koray gelecek” sloganı uyumlu ama hoş bir slogan değil. “Devlet” de kalacak, “Koray” la kol kola girecek. Milliyetçi Hareket, buna mecburdur. Kimse kimseyi devirmek için gelmiyor, iktidara yürümek için geliyor. Milliyetçi Hareket’te iktidara yürümek sanmıyorum ki şahsî olsun.
Geçmişte canını vererek fedakârlık edenler şahsî ihtiraslarına yenik düşemezler. “Devlet” de, “Koray” da fedakârlığı bütün güçleriyle yapmışlardır. 12 Eylül öncesinde birincisi Ülkücü Asistanlar başkanıydı, diğeri MHP Gençlik Kolları başkanı.
Elbette yorgunluk olacak... Zaman çok şeyi alıp götürüyor. Hepimiz insan oğluyuz. Bazen hırsımıza da mağlûp olabiliyoruz.
İnsan zamanı gelince bayrağı devretmeyi de bilmelidir.
Diyeceğim, madem halk istiyor, değişim olsun. Slogandaki maksat belli ama “Devlet” bir yere gitmesin!

***
Çok hızlı bir gezi... Öyle değil; zamanı iyi kullanırsanız, geziniz tatmin edici olabiliyor.
İnsanlar bekletilmeyi hiç sevmezler; gücenirler. Gezide zamana mutlaka dikkat ediliyor, kalabalığa hitapta, özel sohbette, çay molasında, Koray Aydın’ın danışmanlarının gözü saatte... Kalkmak gerektiğini nazik bir dille hatırlatıyorlar.
Koray Aydın ne durumda olursa olsun, asla kâğıttan okumuyor. “Kâğıttan okuma” çok tenkit edildiği için olacak, özellikle irticalen konuşuyor.
Öğle öncesi ilk durak Tekirdağ. MHP İl Teşkilâtının denize nazır, ana yol üzerinde güzel bir mekânı var. Binanın en üst katı.
Tekirdağ’ın eski adı Tekfurdağı’dır. Daha önceki adı ise Rodosçuk. Tekfurdağı adını 18. yüzyılda alıyor. Tekfur, Bizanslılar zamanında valilere denirdi. Cumhuriyet döneminde “Tekirdağ” olmuş.
Tekirdağ kedisinden bahsedildiğini duymadım. “Tekfur” ve “tekir” benzeşmesinden, “Tekirdağ” a dönülmüştür. Belki de “Tekfur” , halk arasında “tekir” olarak telaffuz ediliyordu. Hem “Tekfur” dan kurtulmuş olunuyor, hem halk söyleyişine uyduruluyor (Yine ben “herhâlde” diyeyim de!)
Tekirdağ’ı, I. Murad 1357’de Osmanlı topraklarına katıyor. Tekirdağ’ın Türkleşmesi İstanbul’dan neredeyse bir asır önce.
Tekirdağ deyince iki isim öne çıkar:
1703 yılında Avusturya İmparatorluğuna karşı bağımsızlık mücadelesi veren Macar prensi Frenc Rakoczi, 1715’te Osmanlı’ya sığınmış, 1718’den, 1735’te ölene kadar Tekirdağ’da yaşamıştır. Tekirdağ’da kaldığı ev hâlen müzedir.
“Hürriyet” şairi bildiğimiz Namık Kemal Tekirdağlıdır, desek yeridir. Babası Yenişehirli Mustafa Âsım’dır, Namık Kemal’in doğum yeri Tekirdağ’dır. “Yenişehir” , Atina’nın yakınında Larisa’nın Osmanlılar zamanındaki adıdır. Namık Kemal Tekirdağ’da çocukluk yıllarını annesinin babası Abdüllatif Paşa’nın yanında geçirmiştir. Şimdi üniversite onun adını taşıyor.
İki ünlü isim Rakoczi ve Namık Kemal... İkisi de “hürriyet” ve “vatan” kavramları etrafında anılıyor.
Koray Aydın, Ankara’dan değil, yerinde niçin genel başkanlığa aday olduğunu anlatmak için yolda... Eşit şartlarda bir yarışta Milliyetçi Hareket’i ileriye taşımaya talip... “Hürriyet” için savaşan ve “hürriyet” için yazan iki büyük ismin, hayat sürdüğü topraklarda, halkla, MHP’lilerle buluştu. Kendisini anlattı, yapacaklarını anlattı; parti içi demokrasi sözü verdi.

***
Tekirdağ’dan çıktık, caddelerden uzun bir konvoy eşliğinde geçiyoruz... İnsanlar Koray Aydın’ın bir “umut” olduğunu hemen belli ediyorlar... Kimi konvoyu alkışlıyor, kimi Bozkurt işareti yapıyor.
Geçtiğimiz her ilçe ve beldede bu teveccüh ayândı.
“Genel Merkez” bütün bu olanların haberini elbette alıyordur. Halkın talebi “Genel Merkez” de makes bulduğu an, halkın yeşeren umudu çiçek açacaktır.
Dün ayrıntısını yazdım, artık ok yaydan çıkmıştır ve dönüş yoktur; değişim vardır.
Kim enaniyetine yenilir, ayak oyunlarına girerse ve hele gençleri kışkırtıcı birtakım hareketlere girişirse (Parti yönetimi es geçilerek “başdanışman” ilân edilen ve “Şefkat” beklenen zatın çaresizlikten nahoş hareketlere girişeceği haberini aldım, ayrıntısını sonra yazacağım!) sadece kendisi kaybetmeyecek, Milliyetçi Hareket’e zarar verecektir. Halkın Milliyetçi Hareket’ten umudunu kesmesinin ne anlama geldiğini düşünürseniz, dehşete düşmemek elde değildir.

Yazarın Diğer Yazıları