“Köpek” sevgisi ârızî
Önceki gün, “hayvan severler” bir araya gelmişler, miting düzenlemişler. Sloganları: “Kadınlar, çocuklar, hayvanlar için adalet”.
Mitingciler sokak köpeklerinin uyutulmasına, ötanaziye karşılar. Araya kadınlara ve çocuklara şiddeti de katmışlar; hazır miting yapmışken “Kadına şiddete, çocuğu şiddete hayır!” diyelim, demişler.
Hepsine amenna...
Biz çocukluğumuzda “köpek” bilmezdik; “it” derdik. Anadolu’nun ortasında ilçemizde, çocukluğumuzda nüfusu en fazla 10 bindi. Hemen her evin bir iti olurdu. Mahallenin itleri gelip geçenleri tanıdıkları için, sahiplenildikleri eve yaklaşanlara hırlamazlardı. Ama birinde, bir siyah küçük köpek, beni tanımamış olacak ki, birden koşturdu. Bir iki havladı sonra dizimden ısırıverdi. Olağan karşılamış olmalıyız. Hastane falan yok tabiî. Biraz kanadı, sonra geçti!
Sokaklarda sahiplenilmemiş köpekler çoğalınca, belediyeden bir ekip it avına çıkar, yakaladıklarını, biz çocukların gözleri önünde, duvar dibinde av tüfeğiyle kurşuna dizerdi. Biz hayatı böyle gördüğümüz için, normal karşılardık. (Yanlış mı hatırlıyorum, diye teyze oğluna sordum. Beni doğruladı. İlçemizdeyken “teyze”yi de bilmezdik, “hala” derdik. Ve bizim yaştakiler hâlâ “hala” derler. Babanın kız kardeşi ise “eme” idi.)
“İt”e “köpek” dendiğini, kitaplarda okuduk.
Doktora tezimde hem “it” hem “köpek” yer alıyor. (15. yy. ilk yarısı metni)
“Bir dıvar yaruğından bir itcügez girüp, bu oglandan yana meyil idüp sinledi. Oglan dahı ol itcügezden yana imekleyüp vardı; ol itün südin emdi. Ol oğlanı mescid-i Basra’da sakalı geldükten sonra gördüm.”
Bu cümlelerde ne dikkatinizi çekti?
Çocuğun itin sütünü emmesi herhâlde... Çocuk memeyi görünce hemen meylediyor ve köpek de iç güdüyle çocuğu emziriyor.
Dünyada bütün yaratıklar birbirini tamamlar. Canavarlaşanların bile bu dünyada bir yeri vardır.
Tezimizden diğer örnekleri de vereceğim:
“Cevap virdi ki: ‘Gönlüm küskünligi, dahı sultan cevri, dahı zamanda itler çoğaldığı.”
Üçüncü ve son örnek:
“... rivayet eder ki Sahih’inde ki: “Gammazlar dahı amaldarlar, dahı a‘van-ı zulma cehennem itleridür.”
Son iki örnekte “it” mecazî kullanılıyor. İstenmeyen, kötü insanların çoğalması kastediliyor.
Zamanımızda da aynı anlamda “it” de “köpek” de kullanılır.
Tezimizde bir “köpek”li cümle yer alıyor:
“İbn-i Ziyâd: “Otur sen ashab-ı Muhammed’ün -aliyhi’s-salatu ve’s-selâm- köpeğisin” diyüp, İbn Ömer bu nice olur ki, köpek anlardan sonra gelenlerdür. Ve anlarûn gayrında olur” didi.”
(Elbette metinde cümleler böyle yazılı değil. Transkripsiyon işaretlerini kaldırdım.)
Dikkat etmişsinizdir. Cümlelerin de kelimelerin de şimdiki kullanıştan farkı yok.
15 yüz yılın ikinci yarısından sonra Türkçemize bile bile Arapça ve Farsça sokuluyor.
Sonra sık kullanılacak olan “kelb” (köpek) Arapçadan geçmiştir.
Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin (1207-1273) Mesnevî’sinde “köpek” karakteri sık geçer:
“... gücün ve kudretin temsilcisi olan Türkler için, Mevlana “kullukta nasıl ben köpekten aşağı değilsem, Allah da hayat ve kudrette Türk’ten aşağı kalmaz” (3, 1/6) diyerek övgüyle söz ederken Mevlânâ ‘güzel’ kavramının karşılığına ‘Türk’ü yerleştirir. “Türk” demek, aynı zamanda güzel demektir. ‘O zamanları hatırla ki ben put gibi güzeldim, sen de karşımda puta tapan şamana benzerdin’ derken, güzelliği şamanın algılamasıyla ölçmektedir (Mesnevi, C.I. b. 2416-2420). Türk’e ait hayati unsurları Mesnevi’sinin çeşitli yerlerinde övgüyle bahsettiği görülmektedir.” (İsmail Hakkı Nur, “Mesnevi’de Hayvan Karakterleri (Metaforları)”, AVKAE Dergisi, C. 3 – S. 1, 2013)
***
Zamanımızda belli kesimlerin “köpek” sevgisi ârizî.
Köpekçilerimize önce insan desek alınırlar mı?!
Köpekleri daha çok tartışacağız.