KKTC’yi yıkmak, Türkiye’yi adadan çıkarmak üzere kenetlendiler!
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri faşist Eokacı fanatik Türk düşmanı Nikos Hristodulidis, 15 Kasım Cumhuriyet bayramında, KKTC’nin ilanının yıldönümünü kınamak, Türkiye’nin adadaki varlığını protesto etmek vesilesiyle düzenlenen etkinlikte yaptığı konuşmada, Kıbrıs Türk halkının varlığını ve iradesini yok sayan bilindik düşmanca tutumunu sürdürdü. Faşist Hristodulidis konuşmasında, geçtiğimiz Salı günü BM Genel Sekreteri ile gerçekleştirdiği görüşmeden hareketle, “önümüzdeki günlerde, nihayet, Kıbrıs sorununun çözümü için müzakerelerin yeniden başlaması zeminini araştırmak üzere bir temsilci atanmasını bekliyoruz. Bu önemli bir gelişme olacak ve sizi temin ederim ki bunun başarılı olması için biz elimizden geleni yapacağız. Görüşmelerden korkmuyoruz ve bu mesajı vermek istiyorum” dedi. Hristodulidis’in BM Genel Sekreteri’ne, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın temsilci atanmasına ilişkin “Temsilcinin İngiliz Milletler Topluluğu ülkelerinden olamayacağı argümanının kabul edilemeyeceği ve mesnetsiz olduğu” görüşünü ilettiğini söyleyerek Tatar’a saldırdı ve Guterres’e şikâyet etti. Hristodulidis “uluslararası hukukun alenen ihlalinin, yasa dışı Türk istilasının ve devam eden işgalin bir ürünü olan sahte devlet, istediğimiz yaşayabilir çözümün bir unsuru olamayacaktır” diyerek devletimizi yok etme hedefini tekrarladı. Kin kustu, Cumhurbaşkanı Tatar ve Anavatan Türkiye’ye saldırdı, Devletimiz KKTC’yi yıkma vaadini tekrarladı; “sahte devlet çözümün bir unsuru olmayacaktır” dedi. Taraflar arasında ortak zemin yok iken mütemadiyen temsilci atanmasında ısrar eden Hristodulidis’in esas hedefinin anlaşılması için konuşmasının önemli bir bölümünü daha paylaşmak istiyorum. Hristodulidis konuşmasına şöyle devam etti:
“Görüşmelerden endişe duyan ya da korkan taraf biz değiliz. Böyle bir atama, olasılıkları araştırmamıza olanak sağlayacak. Ülkemizin yeniden birleştiğini görmek için önümüze çıkan tüm fırsatları değerlendirecek ve bu yönde her türlü çabayı sarf edeceğiz. Şüphesiz, 1983’te sahte devletin ilanı, yasa dışı işgal eylemlerini meşrulaştırmaya yönelik daha geniş bir planın parçasıydı ve BM’nin 541 ve 550 sayılı kararlarının yanı sıra AB ilke ve değerlerini de kışkırtıcı bir şekilde görmezden gelmektedir. Uluslararası toplumun çağrılarını dikkate almayan ve uluslararası hukuku hiçe sayan bir strateji… İşte tüm bu nedenlerle, uluslararası hukukun alenen ihlal edilmesinin, yasa dışı Türk istilasının ve devam eden işgalin bir ürünü olan sahte devletin, aradığımız yaşayabilir çözümün bir unsuru olamayacağı gerçeğini ifade etmek için buradayız…”
GKRY lideri Hristodulidis ayrıca Güney Kıbrıs’ın Gazze’deki insani krizin ele alınması amacıyla insani yardım koridorları oluşturulmasına yönelik girişimine de atıfta bulundu. Hâlbuki Rum Yönetimi’nin İngiltere ve ABD ile iş birliği yaparak, Ağrotur üssünden İsrail’e silah ve mühimmat aktarılmasında iş birliği yaptığı, diğer bir deyişle çocuk katili Netanyahu’nun Gazze’deki soykırım suçuna ortak olduğu da geçtiğimiz hafta su yüzüne çıkarıldı. Declassified UK ve İsrail’in prestijli gazetesi Haaretz’in güvenilir kaynaklara dayandırdığı haberde, son bir ay içerisinde, 40’tan fazla ABD nakliye uçağı, 20 İngiliz nakliye uçağı ve yedi ağır nakliye helikopterinin Kıbrıs’taki İngiliz üssü RAF Ağrotur’a uçarak, teçhizat, silah ve kuvvet taşıdığını yazdı. Habere göre, Avrupa’daki ABD ve NATO’ya ait stratejik merkezlerden gelen kargolar Kıbrıs’taki İngiliz üssünde depolanıyor. Ağrotur üssünde depolanan askerî malzemenin buradan İsrail’e nakledildiği bildirildi. NATO merkezlerinden adaya gönderilen silah ve mühimmatın önemli bir bölümünün ise Rum Millî Muhafız Ordusu envanterine eklendiği bilgisi de aynı güvenilir kaynaklarca doğrulandı. İngiltere, ABD ve GKRY Gazze’deki katliamın ortakları olurken, önümüzdeki süreçte KKTC’yi yıkmak, Türkiye’yi adadan çıkarmak üzere de şer bir planın hazırlıkları içerisinde oldukları ortaya çıktı. AB, ABD, İngiltere ve BM’nin dayatmalarına karşı dik durulmalıdır… Hristodulidis’in KKTC’nin tanınmasını önlemek için ısrarla BM temsilcisi atanması talebine müsaade edilmemelidir. Cumhurbaşkanı Tatar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ortaya koyduğu “egemen eşit iki ayrı devletin varlığına dayalı çözüm siyasetimizi” reddeden Rum-Yunan ikilisi ile ‘ortak zemin’ arayışlarıyla vakit harcanmamalı ve KKTC’nin tanınması süreci hızlandırılmalıdır.