Kinin ülkeye zarar!
Şahsî kin memleket meselesi hâline getirilirse, vahim neticeler doğar. Recep T. Erdoğan, Fethullah Gülen ve muakkiplerine son derece kızgın. 17/25 Aralık yolsuzluk operasyonlarından onları sorumlu tutuyor. Şunu demeli: “İddialarınızı ispat etmelisiniz!”
Aklanma yeri TBMM değildir; mahkemelerdir. Seni suçlayanları ver mahkemeye ispatını iste!
“İspat et!” diyeceğine polisleri, savcıları yerlerinden ediyorsun. Polisler hapsolunuyor. Mahpusluk sırası savcılarda... Sonra, sıra, arama-takip kararlarında imzaları olan hâkimlere gelecek. Bu gidiş onu gösteriyor.
İspat istenmemesine, operasyonlarda dahli olanların her türlü cefaya uğratılmasına “suçluluk psikozu” diyebilir miyiz?
Devlet Bahçeli’nin isabetle söylediği gibi, R. T. Erdoğan, F. Gülen’in takipçilerinin açtığı mektepleri kapattırmak için Afrika’ya safari düzenliyor. İkinci safarisinden yeni döndü.
Kim kiminle hesaplaşır, bilemem. Ama R. T. Erdoğan, kinini memlekete teşmil ederse “Türk” zarar görür.
F. Gülen’in takipçilerinin, tam bir misyoner ( “misyon” yüklenen anlamında) ruhuyla açtıkları mekteplerin kapatılmasını o ülkenin yöneticilerinden istemek, asla kabul edilemez.
Rusya’da bu mektepler kapatıldı. İyi mi oldu?! Bu okullar kapatılırken, Tataristan-Kazan’daki Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın kurduğu mekteplere de kilit vuruldu. Kapatılmasında nasıl bir yol takip edildiğini biliyor musunuz? Bu mekteplere Türkiye’den giden öğretmenlere vize verilmedi. Gerçi şimdi vizesiz giriliyor ama süreklilik için izin gerek. Hâliyle rahmetli Turan Yazgan Hoca’nın bin bir emekle, yoklukla kurduğu mektepler de kapanmış oldu.
Diyelim ki, R. T. Erdoğan, “Serok Ahmet” e: “Gülen’e kinim ebedîdir. Onun elinin dokunduğu mekteplerin kapanması için ne imkân varsa kullanacaksınız. O mekteplerin yerlerini alacak mektepler kuracaksınız.” diye direktif verdi. Olabilir mi?
Bildiğim kadarıyla bu mektepler her ülkede ayrı şirket bünyesinde kuruluyor. Bir “akım”a bağlı olduğunu bile ispat edemezsiniz. Ha... O ülke diktatörlükse, Ankara’dan bir çıkar umuluyorsa, “Kapattım!” der, kapatır. Bu bile zor; çünkü, bu mektepler kök saldı. Birinci hedefleri, devleti yönetenlere şirin görünmektir. En iyi eğitimi gaye edindikleri için devleti yönetenler bile çocuklarını bu mekteplere gönderiyorlar ve üstelik bu mekteplerden mezun olanlar devlet kademesinde mühim vazifeler yükleniyorlar.
Bir başka muhatara: Kanun okulların kapatılmasına müsait değil; o zaman öğretmenlere “Çalışma izni vermiyorum!” , denirse, Rusya’da olduğu gibi, kendisinin açtırdığı mektepler de zarar görür ve kapanır.
Kim mektep açarsa açsın, yurt dışında bu mekteplere “Türk mektepleri” deniyor mu, denmiyor mu? Kimse “Gülen’in mektebi”, “Erdoğan’ın mektebi” diye bahsetmiyor, “Türk” kavramı telaffuz ediliyor. Birçok ülkede “Türk okulu” sözünü duydum. Kimin bu okulları açtığını bilmiyorlar bile...
Doç. Dr. Fahri Türk’ün “Türk Kültür Dış Politikası” başlıklı kitabını okumanın tam zamanı. (Saray danışmanlarına hususiyetle duyurulur!) Akademik çerçevede yurt dışındaki eğitim faaliyetlerini ayrıntılı bir şekilde işliyor. Üzerinde ayrıca duracağım. Kinini memleket meselesi hâline getirme arkadaş! Git hesabını başka yerde gör!