Kim istifa etmeli?
Recep T. Erdoğan, sözünün dinlenmemesine çok öfkeli...
Merkez Bankası (MB) müstakil; müdahale edemiyor. “Faiz niye yüksek?! Niye indirmiyorsunuz?!” diye soruyor sürekli’85 “Soruyor” fazla; aslında emir veriyor: “İndir!”
Her emir verişinde ekonomi dalgalanıyor.
MB Başkanı, polemiklere girmeyen, aklı başında biri görünüyor. Herhâlde o ve ekibi (ve hükûmet içinde ekonomiyle ilgili bakanlar) faiz indirimi Türkiye için yararlıysa hiç düşünmeden indirirlerdi. Bilmiyorum tabiî; ekonomik meseleler farklı.
R. T. Erdoğan neye dayanarak “Faizler indirilsin!” diyor ve MB yönetimi neye dayanarak Saray’ı dinlemiyor? Ekonomiye kafa yoranların olup biteni ayrıntılı ama herkesin anlayacağı dilden anlatmaları gerekir.
(Dikkat etmişsinizdir... R. T. Erdoğan’ın tırnak içinde kullandığım bütün sözlerine ünlem koymak zorunda kalıyorum. Normal söylemesi gereken sözünü bile öfkeyle söylüyor.
“Öfke” dedim de... Başka bir zaman daha ayrıntılı yazmak gerekir ama yine “vatanın selâmeti için” aklıma takılan bir soruyu sormak istiyorum. Belki aynı soru zihninizde dolanıp duruyordur: Sosyologlar, psikologlar, psikanalistler devleti yöneten kişilerin bu kadar öfke seline kapılmalarını normal karşılıyorlar mı? Meselâ Türk Tabipler Birliği, devleti yönetenler ve yönetmeye talip olanlar üzerine bir etüt başlattı mı?)
R. T. Erdoğan. MB Başkanı’nı kesinlikle istemiyor, kafasında biri var; bu belli. Yoksa MB Başkanı’na: “Sen kime bağlısın?!” der miydi? Bir gün bekledi, istifa edeceğini düşündü, etmeyince daha ağır konuştu, “vatanı sattın” demeye gelen sözler söyledi.
“Sen kime bağlısın?!” sözü çok ağır. MB Başkanı, kim ne derse desin istifanın eşiğinden dönmüştür. “Vatanı satma” hiç kabullenilemeyecek bir söz. Başkan artık orda kalırsa, kişiliği tartışılır. Bu durumda hükûmetin toptan çekilmesi gerekir gerekmez mi?
Aklıma nasihatnâmeler geldi.
Devletin nasıl idare edileceğine dair geçmişte manzum ve mensur birçok nasihatnâme -pendnâme- ögütnâme yazılmıştır.
Asıl yol gösterici Kur’ân-ı Kerîm ve hadisler... Nasihatnâmalerin hepsi Kur’ân ve Sünnet bağlantılıdır.
Nasihatnâmeler üzerine ilk ayrıntılı çalışma, benim bildiğim ve istifade ettiğim, Agâh Sırrı Levend’in Türk Dili Araştırmaları Yıllığı-Belleten (1962)’de çıkan “Siyâset-Nâmeler” makalesidir.
Prof. Dr. Mahmut Kaplan’ın tespitine göre Türk edebiyatında manzum nasihatnâme 68’dir. ( “Türk Edebiyatında Manzum Nasihat-Nâmeler”, Türkler, C. 11, Ankara 2002).
Şu 2 nasihatnâme üzerinde sonra duracağım: Ayşegül Çakan’ın yeni yayınladığı “Kutadgu Bilig” ve Dr. Kudret Altun’un hazırladığı Attar’dan tercüme “Pendname-i Nazmî” .
İslâm Ansiklopedisi’nin Prof. Dr. İskender Pala’nın kaleminden çıkmış “Nasihatnâme” maddesi derli topludur. İskender Pala, R. T. Erdoğan’ın iyi bildiği bir isim. Keşke çağırsa, “İskender kardeşim, şu nasihatnâmelerden bana bir özet çıkarsan.” dese, “İskender kardeş” , sanmıyorum ki üşensin; “Vatanın selameti için” der çalışmaya koyulur. hatta Nâbî’nin “Hayriyye” sini verse kâfi!
Devleti yönetmek herkesin harcı değil...