KCK operasyonları ‘liberal’ ortaklığı bitirir mi?

KCK operasyonları üzerine tartışmalar sürüyor. Tutuklamaları “demokratik” bulmayanlar R. T. Erdoğan’ı “Tansu Çillerleşmekle” itham ediyorlar.
Tansu Çiller ne yapmıştı ki, Erdoğan’ı ona benzetiyorlar? Çiller 1993-1996 yılları arasında başbakan idi. Genelkurmay Başkanı Org. Doğan Güreş’le uyum içinde PKK’nın üzerine gitmişti. Köy boşaltmaları o dönemde başlamış ve PKK lojistik destekten mahrum kalmıştı. PKK’ya maddî destek verenler de ortadan kaldırılıyordu.
PKK ile mücadele metodu bu muydu? Tartışılır. Köyleri boşaltıyorsan, halkı başıboş bırakamazsın; yer göstermen gerekirdi. Bildiğim kadarıyla yer ve iş verilmedi... İnsanlar kinlendirildi.
PKK destekçisi diye birçok insan öldürüldü... Bu da hatalı bir yol... Destek verenler kanun karşısına çıkarılmalıydı. Kanunlar yetersizse yeni kanunlar yapılmalıydı. Bunların hepsinden inşallah ders alınmıştır. KCK tutuklamaları, ders alındığını ve “destekçiler” in kanun karşısına çıkarıldığını gösteriyor.

***


R. T. Erdoğan’ın milletvekili yaptığı danışmanı Yalçın Akdoğan 29 Ağustos 2005 günü “Yasin Doğan” imzasıyla yazdığı “Üst kimlik meselesi” yazısında “Türk”ü en alt kimliğe indirgiyor, etnikçiliği körüklüyordu. Yalçın Akdoğan’ın bu yazısındaki “Yasin Doğan” imzasını kazıdığınız zaman altından “Recep Tayyip Erdoğan” imzası çıkar.
R. T. Erdoğan her fırsatta etnik grupları sayar... Bayramın birinci günü sabah sabah bir sürü etnik isim saymış, lütfedip(!) araya “Türk”ü de katmıştır. Bayram namazı sonrası o kısa konuşması KCK tutuklamalarının aslında ne anlama geldiğini de ortaya koyuyor:
“PKK’nın taleplerinin hepsini yerine getiriyoruz... ‘Etnikçilik’ yoluyla ayrıştırma bizim işimizdir, PKK aradan çekilsin.”
R. T. Erdoğan, bayramda bile, aynı kederi, aynı sevinci; aynı “vatan” da, bir bayrak altında paylaşan insanlarımıza sen “başka” sın ve “başka” olmalısın, demekte ısrar ediyor.
“Türk”ü tahfif edici “Türk lâfı” sözünü siyasî literatüre sokan Erdoğan’ın mezkûr danışmanı bu sıralar yine önde... KCK tutuklamaları için konuştu.
Y. Akdoğan’ın tartışmalarına gelmeden iki “liberal”in tartışmasına temas edeceğim.
Birinci liberal Taha Akyol (biraz sağdadır kendileri...)
İkinci liberal Murat Belge (Biraz değil, bayağı soldadır; komünistliğiyle övünür.)
Taha Bey, KCK’nın ne olduğunu, KCK tüzüğüyle ve gerçekten “vuzuhla” ortaya koydu.
Tespitleri:
“... Kim KCK’nın bir parti yapılanması olduğunu, partiler gibi hukukun ve kamuoyunun denetimine açık bulunduğunu söyleyebilir?
KCK’da üyelik yoktur, ‘KCK vatandaşlığı’ vardır!... 10. maddedeki ’yükümlülükler’den biri ‘savunma yükümlülüğü’dür. 14. maddede ‘halk savunma kuvvetleri’ düzenlenmiştir... 32. madde ‘tüm barışçıl eylemler boşa çıkarılırsa, ayaklanma ve özsavunmaya dayalı gerilla savaşları gündeme gelir’ hükmü yer almaktadır! 43. maddede ‘komuta konseyi’ düzenlenmiştir!” (Hürriyet, 4 Kasım 2011)
T. Akyol, KCK’nın bir “alternatif devlet” yapılanması olduğunu KCK’nın tüzüğüne dayanarak ortaya koyuyor.
Sol liberalimiz Murat Belge, 5 Kasım 2011’de Taraf’ta Taha Bey’e cevap veriyor ve KCK’nın “gayrimeşruluk içinde meşru” olduğunu söylüyor! Ertesi günü, T. Akyol, M. Belge’yi tamamen çürütüyor; “sağ liberal”, “sol liberal”e galip geliyor!
Hükûmetin duruşunu Yalçın Akdoğan çok açık belirtiyor. Aşağıdaki sözleri R. T. Erdoğan’ın bir zamanlar “derin” destek aldığı “sol liberal” le arasının tamamen açıldığını gösteriyor: “KCK adı verilen bu paralel devlet yapılanmasına göz yummak, kan akıtan terörizme rıza göstermekten daha kötüdür. KCK legal bir oluşum değildir, PKK’nın dışında gelişen bir oluşum ve siyasal bir hareket de değildir. KCK’nın başındaki isim PKK’nın başındaki Murat Karayılan’dır. KCK’nın faaliyetlerini masum, legal, siyasal çalışmalar gibi görenler yanılmaktadır. Bu, silahlı teröristlerin TBMM’yi ve Başbakanlık’ı basarak darbe yapmaları ve yönetime ortak olmaları gibi kabul edilemeyecek bir durumdur. Bugün bölge halkı, PKK’nın baskı ve zulmünden bıkmış, alternatif otorite kurma çabasına karşı devletin güvenlik ve otorite kurmasını istemektedir. (...) Terör örgütüne laf söyleyemeyenler, hükümete ‘dur’ demektedirler.” (Zaman, 7 Kasım 2011)
Sağ liberaller, “sol” şerrinden çekinerek “keşke tutuklanmadan yargılansalardı” deseler de Erdoğan gibi düşünmekten başka tercihleri olamaz; velinimetleri odur çünkü... O isterse bir yerde yazarlar, o istemezse, bir köşeye savrulurlar. Sol çok cesur... Hiç müdanası yok... Bir anda desteklediği iktidara da cephe alabiliyor. Ayakta kalışları da bundan. Üzerlerine gelindiğinde emperyal güçlerin arkalarında olduğunun farkındalar.
“Erdoğan KCK’ya destek verenler teröre destek verirler” demiştir.
Teröre desteğin bir müeyyidesi var... R. T. Erdoğan’ın bundan sonra ne yapacağını göreceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları