Atatürk: Kaza ve Kader deyimleri Arapçadır Türkleri ilgilendirmez

Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli
7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki iki deprem 10 ilimizi yerle bir etti.
Depremin ardından koordinasyon sıkıntısı, bazı bölgelere günlerce
yardım arama kurtarma ekipleri gönderilememesi büyük tartışmalara neden oldu.
Binlerce vatandaşımız enkaz altında ölüme terk edildi.
Hepimizin başı sağ olsun tarifi olmayan bir acı...

"KAZA VE KADER ARAPÇADIR TÜRKLERİ İLGİLENDİRMEZ"

Peki, bitmiş bir ülkeyi küllerinden dirilten Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ne demişti…
"Kaza ve Kader, Talih ve Tesadüf deyimleri Arapçadır... Türkleri ilgilendirmez"
30 Kasım 1929’da Gazi Paşa, Vossische Zeitung
muhabirine bir demeç verir.
Çevirmen dönemin Dışişleri Bakanı Şükrü Kaya Bey’dir ve diyalog şöyledir:
"İlâhiyat konusundan “kader” konusuna geçtim.
Ve “kaza ve kader” denilen bu iki kelimenin arasındaki farkı açıkladığını ve bunların anlamı
“şans ve rastlantı” kelimelerinin anlamına yakın olduğunu söyledim.
Kelimeleri duyduğu zaman, biraz durduktan sonra bu iki kelimenin
Arapça olduğunu ve Türkleri ilgilendirmediğini
söyledi:
"Alın yazısını soruyorsunuz.
Alın yazısının temeli, uygulaması mümkün olan sorunlarda düşündükten sonra işe başlamaktır.
Komutan bir kimsenin büyük bir kararlılıkla fırsatları elden kaçırmaması gerekir.
Aynı zamanda, akla uygun olan şeyleri izlemesi gerekir.
Değişikliklerin sabit ve belirgin durumları yoktur.
Şu kadar var ki, bu değişiklik durumunda ve çalışmasında bulunan kimseler için de bir kolaylık verir."

Evet, tedbir alınmazsa denetim yapılmazsa bir deprem binlerce cana mal olabilir.
Suçu müteahhitlere, kadere yüklemek de çözüm olmaz.

KADER PLANI TARTIŞMASI

Arama kurtarma faaliyetlerinin tek bir elden yönetilmeye çalışılması,
başka kurumların AFAD koordinasyonu dışında hiçbir yardım ve kurtarmaya dahil edilmemesi,
hayatını kaybedenlerin sayını da artırdı.
Depremin 8. gününde hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı 30 binlere dayandı.
Tablo böyleyken, yöneticilerin "Kader planı" çıkışları ise büyük eleştiri aldı.
Doğal afet, beraberinde tedbirsizlik, beraberinde kötü yönetim, beraberinden üç kuruşun peşine düşen
"Neyden kısarım da kar ederim" diyen müteahhitleri de yan yana koyunca felakete dönüştü.
2018’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde çıkarılan imar affında
Türkiye çapında 3 milyon 152 bin yapı kayıt belgesi verildi.
Depremin etkilediği 10 ilde imar affı kapsamında verilen yapı kayıt belgesi sayısı tam 294 bin 166 oldu.
Adana''da 59 bin 247,
Adıyaman’da 10 bin 629, 
Diyarbakır’da 14 bin 719,
Gaziantep’te 40 bin 224,
Hatay''da 56 bin 464, 
Kahramanmaraş’ta 39 bin 58,
Kilis’te 4 bin 897,
Malatya’da 22 bin 299,
Osmaniye’de 21 bin 107,
Şanlıurfa’da 25 bin 521
yapı kayıt belgesi verildi.
Yapı kayıt belgesi masum bir kelime gibi görünüyor ancak,
yapı kayıt belgesi vermek demek kaçak yapılara,
kanuna uygun olmayan yapılara izin vermek demek,
riskli binaların insanlara satılması bunların birer
beton tabuta dönüşmesine izin verilmesi demek...

"KADER BU DEĞİL"

Yıllarca göstermelik yapılan denetimler,
''müjde'' adı altında defalarca çıkarılan imar aflarıyla kaçak yapılara göz yummak,
şunun amcası, bunun dayısı diyerek işini yapamayan ya da ''çalan'' müteahhitlerin
önün açmak, zengin etmek sonuçta binlerce insanımızın canına mal oldu.
Sonuç olarak, İlahiyatçı Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu dahi
bu işin vebalini bildiği için çıktı, canlı yayında şöyle konuştu:
"Şu anda bilim adamlarının işin uzmanlarının sözü bizim için dini bir emir gibidir.
Onları dinleyeceğiz bundan sonraki süreçte de onları dinlemek zorundayız.
Geçmiş olan süreçte dinlemediğimiz için başımıza felaket gelmişse bunu kaderle ifade etmeyeceğiz.
Kader bu değil kader akıllı düşünmektir, kader tedbir almaktır."

Evet, kader bu değil…
9 ve üzeri depremlerle sarsılan Japonya''da can kaybı olmaması kader değil.
Birisi de çıkıp "Allah Japonları seviyor o yüzden" diyebilir mi?

Yazarın Diğer Yazıları