Kaç tarz-ı siyaset?

Osmanlıcılık, İslâmcılık ve Türkçülük... Osmanlı döneminde bu üç tarz, hararetli tartışılmıştır. Keşke bu üç tarz, 20. yüzyılın başında değil de, dünya siyaset kabuğunun değiştiği zamanlarda, 18., 19. yüzyıllarda tartışılıp bir karara bağlansaydı. Tartışılmadı değil... Ama hep Avrupa’ya bakarak tartışıldı. Korkuyla tartışıldı; “mutlakî idare” ne der? Sürer mi, öldürür mü? Tartışanlar ne kadar cesur olurlarsa olsunlar endişelerini bir tarafa bırakamadılar. Haklı da çıktılar: Kimi yurtlarından edildi, kimi hapse atıldı. Ne derseniz deyin, yeni bir anlayış getirecek her tartışma, “Yukarı”nın içine kuşku düşürür. Elbette tedbirini alacak, sesli düşünenleri rahat bırakmayacak, halkı uyandırmaya başladıkları anda derdest edecektir!

Hiçbir padişahı kınayamazsınız, hiçbir padişaha yanlış yaptı, diyemezsiniz. Şunu aklımızdan çıkarmayalım: Türkiye’de yenileşmenin de, farklı fikirlere kapıların açılmasının da öncüleri yine padişahlardır.

Cumhuriyet ilân edilmiş, yeni bir rejim kurulmuştu. Eskisi zemmedilmeli ki, yenisinin kıymeti anlaşılsın. Eski zemmedilirken, yerilirken ve yer yer yok sayılırken aşırıya gidildiğini de kabul edelim. İnceledim ve biliyorum... Cumhuriyet döneminde ne getirilmişse hemen hepsi Osmanlı döneminde tartışılmış, kısmen getirilmiş ve getirilmesi için zaman ve zemin yoklanmıştır. Bilinmeseydi, tartışılmasaydı, Cumhuriyet dönemi tebeddülâtı (değişmeleri) mümkün olmayacaktı. Osmanlıcısı da, İslâmcısı da şunu kafasına soksun: Cumhuriyet ve döneminin getirdikleri zarurî sonuçlardır.

Zamanımızda farklı veçhesiyle bu tartışmalar sürüyor. Geçmişi bilmeden bugüne bakamayız. Bunu başından hesap ettiğim için, geçmişle ilgili binlerce sayfa yayın yaptım. Burada sıralayamayacağım ama son yayınım üzerinde durmam gerekiyor. Önce Özdemir İnce’nin yazdıklarını vereceğim:

cbpat3ltrparfi397li473 “Şurası kesindir ki, Yusuf Akçura, şu anda Türkiye’yi yöneten AKP’li kadrodan kat kat daha akıllı, çok daha bilgili, ülke sorunlarını derinlemesine bilen bir ’aydın’idi. (...) Onun Türkçülüğü ’Cumhuriyet Türkçülüğü’idi, zaten öyle sonuçlandı. Kafatasçı, Turancı bir Türkçü değildi. / ’Ne olacak bu Osmanlı’nın hali, ne olacak bu devletin hali, ne olacak bu memleketin hali?’sorununu irdelediği ünlü makalesinde üç temel yöntemi ele alıp irdeliyordu: / 1. Osmanlıcılık; 2. İslamcılık; 3. Türkçülük. / 90 sayfalık bir küçük cep kitabını (Üç Tarz-ı Siyaset) mutlaka okumanızı önereceğim.” ( “Yusuf Akçura ve Üç Tarz-ı Siyaset”, Aydınlık, 8 Temmuz 2002).

Ö. İnce’nin tavsiye ettiği Ord. Prof. Dr. Enver Karal’ın hazırladığı kitap. Biz bu kitabı hatalı bulduğumuz için yeni bir çalışma yaptık. Akçuraoğlu’nun, Ali Kemal’in, Ahmet Ferit’in yanında, daha fazlasını Hüseyinzade Ali’nin ve imzasız yazanları, ünlü müsteşrik ve “casus” Vambery’nin “Türkçü” mektubunu, yine bizim yayınladığımız Yusuf Akçura’nın hazırladığı “Türk Yılı 1928” başlıklı kitaptaki uzun “Türkçülük” makalesindeki değerlendirmeleri aldık. Ayrıca “Üç Tarz-ı Siyaset”in orijinalini de sonuna ekledik.

Zamana ışık tutacağına inandığımız “Üç Tarz-ı Siyaset ve Tartışmalar” kitabımız 288 sayfa. (Bilge Kültür Sanat Yay., 0212 520 72 53).

Yazarın Diğer Yazıları