İzmir fâtihi Timur!
Yıl 1992... Başbakan Süleyman Demirel, MHP lideri Alparslan Türkeş’le birlikte Türk ülkeleri gezisine çıkar. Özbekistan’da, Semarkand’a uğrarlar. Emir Timur’un bu şehirdeki kabrini ziyaret ederler. Ziyaret defterine duygularını yazmaları gerekiyor. Demirel, Türkeş’e döner: “Ben şimdi ne yazayım? Ankara fâtihi mi yazayım?!” diye sorar. Bu sözde, telâştan ziyade bir ironi saklı bence... Türkeş: “İzmir fâtihi yazarsınız!” der. (Anekdot, gezide yer alan Dr. Abdülkadir Sezgin Bey’den.)
Timur, Ankara’da I. Bayezid’i yenmiş ama İzmir’i fetheden de odur. İzmir önce Türklerdeyken elden çıkmıştı. Onun fethettiği İzmir sonra Osmanlı’ya kalmıştır.
Yeri geldi: Demirel, bir başka Özbekistan gezisinde ünlü Nevâyî’den bahsedecek ama hazırlığı yok... Taşkent büyükelçisine, Nevâyî hakkında bir sayfalık bir şeyler yazmalarını ister. Büyükelçi, kime yazdırsam, diye düşünür. O sıra Taşkent’te olan sık görüştüğü Ahsen Batur aklına gelir. Ahsen Batur, Nevâyî üzerine metni yazar, verir. Demirel’in anlattığı Navâyî, Ahsen Batur’un yazdığı metindir. (Ahsen’den dinlemiştim.)
Cengiz Han’ın yasalarından ve Timur’un tüzüklerinden bahsediyorduk. Timur’u anlatan birinci el üç esas kaynak vardır: Şâmî’nin “Zafernâme”si (N. Lügal çevirisi), İbn Arapşah’ın Acâibu’l-Makdûr (Bozkırdan Gelen Bela)’u ve Yezdî’nin Emîr Timur (Zafernâme)’u... İbn Arapşah’ı Arapçadan ve Yezdî’yi Farsçadan D. Ahsen Batur Türkçemize kazandırmıştır. Bence Türk milleti Ahsen Batur’a medyundur. Selenge Yayınları’nı kurmuş, telif ve tercüme, Türk kültürünün temel kitaplarını yayınlamıştır. Selenge’nin sitesine girerseniz, Türk kültürünün gediklerinin bir bir nasıl kapatıldığını görürsünüz!
İbn Arapşah (1388-1437), Timur’un dönemini yaşamıştır. Semarkand’da ve Edirne’de bulunmuş, Timur’dan bahsettiği eserini ise Şam’a çekildiği bir zamanda kaleme almıştır.
İbni Arapşah, Timur’dan hep: “Bu vicdansız, bu aşağılık, bu boyu devrilesice, bu soyka, bu topal deccal...” diye bahseder ve attığı okla onun topal kalmasına sebep olan çoban için de: “Ellerine sağlık o çobanın.” diye minnettarlık bildirir. Acemler ve onları taklit eden Araplar, Timur’a “Timurlenk” demişlerdir. “Lenk” sözü Farsçada “topal” demektir. Fakat ona topal diyen ilk kişi Araplar veya Acemler değil; Altın Orda hanı Toktamış’tır. Toktamış Timur’a yazdığı mektupta “Sen bir çoltaksın!” diye hitap eder. (“Çoltak - çolak”).
Bununla birlikte her üç yazar da Timur’un seyyidlere, velilere, âlimlere karşı son derece saygılı davrandığı, onları el üstünde tuttuğu konusunda hemfikirdirler. Yine her üç yazar da Timur’un kadınların namus ve iffeti konusunda hassas olduğunu belirtirler. Her ne kadar İbn Arapşah, Ankara Savaşından sonra Timur’un Bayezid’in hanım ve cariyelerini çırılçıplak soydurarak sâkilik yaptırdığını yazarsa da, eserinin sonlarına doğru ondan son derece saygılı kelimelerle söz eder: “Şakayı ve yalanı sevmezdi. Hoşuna gitmese dahi daima doğruyu severdi; onun meclislerinde genellikle edepsiz sözler konuşulmaz, birinin hanımı aleyhinde tahkir edici şeylerden söz edilmezdi. Son derece doğru görüşlü, oldukça ferasetliydi; büyüklük ona yakışıyordu.” der. (Devamı var.)