İşte İslâm birliği(!)
İttihat ve Terakkî, dolayısıyla Mustafa Kemal "Türk" fikrine durup dururken gelmedi. Osmanlı coğrafyasında herkesi tarttılar, herkesi anladılar ve kurucu unsura (Türk'e) yöneldiler. "Irkî" ve "etnik" manada peşin hüküm taşımadılar. Dürzî Şekip Aslan da onlarlaydı, Süleymaniyeli Babanzâde İsmail Hakkı da (Ahmed Naîm'in kardeşi). Çerkezlerin bin bir kollarından, Yakup Cemil, Kuşçubaşılar gibi çok kişi, İttihat ve Terakkî'nin, neredeyse bütün fedaîleri "Türk" çatısı altındaydılar.
İttihat ve Terakkî, Balkanlarda bayrak kaldırmıştır. Balkan Savaşları'yla Balkanlar elden çıkınca Anadolu'da nasıl tutunuruz, diye çırpınmışlardır. Şarka kadar uzanan ıslahat hareketleri bu fikirden doğmuştur. Osmanlıcılık burada ağır basmış, baktılar, anâsır dağılmış, hadi Müslümanlar arası birlik kuralım demişler ve Türk-Arap İslâm Birliği'nde karar kılmışlardır. Baktılar olmuyor, "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur." fikrine varmışlar, en son Anadolu için mücadele etmişlerdir. (Çok kısa anlatıyorum. Ayrıntı o kadar fazla ki köşelerde derinliğine işleyemeyiz.)
İttihat ve Terakkî'ye yükleniyorlar; Osmanlı'yı parçaladı, yıkıma götürdü gibi görüyorlar ya... İttihat ve Terakkî, su akıtmaya başlayan çatıyı tutabilmek için birkaç direk dikmişti. Onlar da dayanamamış ve sonunda yıkılmış, yine İttihat'ın içinden çıkan M. Kemal, çatının bir bölümünü kurtarmıştır. M. Kemal'i İslâmcılarımız bir türlü hazmedememişler, sanki Osmanlı dinî bütünmüş gibi, M. Kemal'e yüklenmişler, M. Kemal'i yok edeceğiz, derken Türk'ü hedefe koymuşlardır.
Kimsenin iç dünyasını bilemezsiniz. Bırakın aksaklıkları, bırakın, kabul edilemez bazı uygulamaları, -maalesef benim ailem de kabul edilemez uygulamalara maruz kalmıştır- örneğe girmeyeceğim, neticede çok partili hayata geçildi mi? Geçildi. Sonra taşlar yerine oturmaya başladı mı? Başladı. Demek ki, bir yerlerde yanlışlık yapılmış, sonra halk, düzeltilmesi için siyasîlere yetki vermiştir.
İkide bir "Osmanlı" demeyelim. Osmanlı yok! Bitti! Heyy! Başı kuma gömülü! Kaf Dağı'ndaki duydu, sen daha duymadın mı?!
Bakın Osmanlı kalıntısı ülkelere! Arap Birliği geçen gün toplandı, "İslâmcılar"ın yönetimindeki Türkiye'ye, Şiî’si, Sünnî’si, Vehhabî’si, hep bir ağızdan "Musul'dan çıkın!" dedi.
Siz Simeranya'nızın hayalini kurun, bir şey diyemem; ancak halkı ütopyanıza çekmeye kalkarsanız, kendiniz battığınız gibi ülkemi de batırırsınız.
Her zaman söyleyeceğim: İslâm tarihini inceleyin... "İslâm birliği" bulamazsınız. Bulduklarınız da kılıç zoruyla girilen yerlerdir. "İslâm" diyenler, sonra Osmanlı'nın altını oymaya başlamışlardır. Hicaz'ın İngilizlerin kontrolünde olabileceğini düşünebiliyor muyuz?! Bütün şerifler, seyyidler İngilizlerin ağzına bakıyordu! (Ve hâlâ ABD'nin, AB'nin, Rusya'nın ağzına bakıyorlar.)
"Türk'e dönüş" demiştim… Bir kere daha, bir kere daha "Türk'e dönüş"ü düşünün... Türk'e dönüş, İslâmın özüne dönüştür. Eğer, İslâm arıyorsanız, önce kendinizde arayın. Arap siyasetini, Fars siyasetini tanımış, Şia'yı, Vehhabîleri, Zeydîleri yerinde öğrenmiş biri olarak yazıyorum bu satırları.
"İslâmcılar"ın bizi hangi bataklığa götüreceğini halkımıza anlatmadan bize rahat yok!
("İslâmcılar" meselesini çözmek için çırpınan bu kalem, hariçten gazel okumuyor. Bilesiniz!)