İslâm coğrafyasında ne vardı?
Mukaddesî...
Kim bu? Kaç kişi biliyor?
İslâm beşerî coğrafyacılığının babası. 947’de doğmuş, 1000 yılında ölmüş. “Ahsenü’t-Takasîm”i ortaya koyalı 1015 yıldan fazla bir zaman geçmiş.
Mukaddesî, “Makdisî” adıyla da bilinir.
Eski coğrafyacılar gezgindirler. Gördüklerini anlatırlar. Kitapları aynı zamanda hatıralarıdır.
Mukaddesî İslâm coğrafyasında hemen her yere gitmiş.
D. Ahsen Batur bu defa Mukaddesî’nin Ahsenü’t-Takasîm’ini “İslâm Coğrafyası” adıyla Arapçadan tercüme etti. (A. Batur, Türk ve İslâm dünyasının karanlık dehlizlerinde âdeta el yordamıyla dolaşıyor, bulduğu hazineleri sırtlayıp gün yüzüne çıkarıyor. Selenge Yayınları’nı o kurmuştur. Girin sitesine, kendi telif-tercümeleri yanında, birçok ilim adamımızın tarih ve edebiyat ağırlıklı çalışmalarını da yayınladığını görürsünüz.)
Mukaddesî’nin “İslâm Coğrafyası”na bir bakıma tarih kitabı, bir bakıma sosyoloji kitabı, bir bakıma psikoloji kitabı da diyebiliriz.
O dönemde Müslümanlık daha her tarafa ulaşmamış, yavaş yavaş yayılıyor. Eski geleneklerle, İslâmın getirdikleri iç içe. İslâm topluluklarının her birinin hayat tarzları farklı.
Tabiî başta Türkleri merak ettim. Kitabın indeksine baktım; Türkistan 5 yerde, Türkler 12 yerde, Türkmen bir yerde geçiyor. Kıyas için “Arap” maddesinin olduğu sayfayı açtım; Arap Yarımadası 23 yerde, Araplar 21 yerde geçiyor.
İçindekiler kısmına göz atarsanız, Mukaddesî’nin kitabını yazarken nelere dikkat ettiğini anlarsınız. Meselâ Arap Yarımadası’nı anlattığı birinci bölümün ara başlıkları şunlar: İstatistikî bilgiler, İklim, Mezhepler, Ticaret, Zanaat, Ölçü Birimleri, Ağırlık Ölçüsü Birimleri, Para birimleri, Görenekleri, İçme Suları, Madenleri, Mezhep Kavgaları, Kutsal Ziyaret Yerleri, Vergiler ve Ayakbastı Parası ve Gelirler. Mukaddesî bu bilgileri verirken başından geçen acıklı, güldürücü hâdiseleri de anlatıyor, merak uyandırıyor.
Meselâ; “Fars (Güneybatı İran)” bölümünde şunları yazıyor: “Basra ve Mısır’da olduğu gibi Şiraz’da da cami avlusunu paravanla bölerler. Kötü geleneklere gelince, Mecûsî gelenekleri her yerde yaygındır. Şiraz’da genelevler çok fazladır ve hepsi de ruhsatlıdır. Tıpkı hamamlar gibi tıklım tıklımdır. Katipler ve yelek giyenler son derece itibarlı ve şerefli kabul edilirler. Cenazeyi başı ön tarafta olacak şekilde taşırlar. Kadınlar hariç cemaat cenaze salının önünde yürür. Halk tıpkı Huzistan’da olduğu gibi, cenaze töreni sırasında mezarlıkta davul zurna çalar. Hamamlarda peştemal giymezler. Tıpkı Isfahan’da olduğu gibi hamamlarda kadınlar çalışır. Pazarlarda dükkânlar arasında sefil vaziyette dolaşan insanlar ve eşeklerin peşinden giden kişiler gördüm. Üstelik bir de cübbe giyinmişlerdi. Burada çulhacıların, bakırcıların ve çobanların cüppe giymeleri âdet olmuş!” (s. 457-458).
Mukaddesî kitabında öyle bilgiler veriyor ki, şaşırıp kalıyorsunuz. İslâm ülkesinde “kötü” kabul edilen evler! Üstelik camiye bitişik ve ruhsatlı! Daha neler var!
Kitapta tarihe yolculuk ediyor; Müslümanların hem iyi, hem kötü taraflarını öğreniyorsunuz.
(Mukaddesî, İslâm Coğrafyası, Selenge Yay., 0212 514 45 73).