İslâm adına düşmanlık!
Türkiye'de "İslâmcılık" yapmaya kalkıştığınız zaman ister istemez "Türk düşmanlığı"na evrilirsiniz. Birilerinin bilerek dinimiz üzerine monte ettiği sistem seni "Türk düşmanı" yapıyor. Zaman içinde kukla olup çıkıyorsun.
Dün, Star'da Selahattin E. Çakırgil imzasıyla yazan, namlı "İslâmcı" Selahattin Eş'in "İslâm" adına Türk'ü reddeden yazısını ele almıştım. Peş peşe iki yazısı var: 24 Eylül'de, "'Irkçılık ifriti'nden kurtulmak, imkânsız değil", 28 Eylül'de "'Kavimler kardeşliği' değil, İslam kardeşliği!" İki yazıda da hedefine "Türk"ü koymuş.
Yalnız Selahattin Eş'in ikinci yazısındaki şu sözüne katılıyorum. Çünkü ben de aynı konuyu daha birkaç gün önce dile getirdim:
"Filan kavimle falan kavmin kardeşliğinden sıkça söz edildikçe, ayrılığın daha bir derinliği de hatırlanmış oluyor..."
Tabiî onun anlatmak istediği ile benim itiraz ettiğim noktalar taban tabana zıt. O, sözü "Türk"ü silmeye getiriyor. Türk'ü sil, başka "kavim" kendisini ortaya atmasın! (Veya bütün etnisitelere yol açılsın!)
Senin "İslâmcı" gördüğün "Abdülhamid Han" ne yapmış biliyor musun? Birçok defa bu köşede yazdım. 1876 Kanun-i Esasisî'nde TBMM karşılığı diyebileceğimiz Meclis-i Umumî'de, mahallî diller de dâhil, Türkçeden başka dilde konuşulamayacağı maddelerini bizzat koydurmuştur. (18., 57. ve 68. maddeleri aç oku Selahattin Eş!)
Kurucu unsur Türk! Çokluk Türk! Hâkim unsur Türk! Sistem Türk/Türkçe üzerinden kurulmuş. Belki 18-19. yüzyıla gelene, araya ecinniler girene kadar kimsenin bir şikâyeti yok. Sen ise Türk'ü sil tartışma bitsin, diyorsun! Olur, silelim! Türkiye kalır mı? Sen kalır mısın, ben kalır mıyım Selahattin Eş!
Türkiye'ye asıl kötülüğü yapan Babanzade Ahmed Naîm'dir. Selahattin Eş ve gibileri onun yılmaz takipçileridir. "İslâm'da Davâ-yı Kavmiyet"i yazdı, milleti ifsat etti, durup dururken Türk düşmanlığı aşıladı. "İslâm" adına konuşmasa mesele yoktu. Türk'ün düşmanı çoktur; varsın bir de o düşman olsun! Ama "İslâm" adına konuşunca işin rengi değişiyor. İnsanlar acaba "Türk" dersem günaha mı girerim tedirginliğine düştüler. Ahmed Naim'e bu uzun makaleyi yazdıran saikları biliyoruz. O da -"Siyasî İslâmcı" zevatın çok sevdiği ifadeyle söyleyelim- "kavmiyetçilik" peşindeydi. Neydi kavmiyetçiliği? İleride daha ayrıntılı ortaya koyacağım ama ön bilgi için okuyabilirsiniz: "Türk'e Dönüş" seri yazımızda bu zatın ne yapmak istediğini anlattık. (İnternete girip bu seriyi bir bütün hâlinde 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü sitesinde bulabilirsiniz. Ayrıca İstanbul'da Hoca Ahmet Yesevî Vakfı yazı serimizi "Türk'e Dönüş - Siyasî İslâmcılığın İflâsı" başlığı altında kitapçık hâline getirmiş, dağıtıyor. Vakıf Başkanı Erdoğan Aslıyüce Bey'e millî hassasiyetinden dolayı teşekkür ederim.) "Türk'e Dönüş" serisinin öncesi "Türk Adını Silme Planı"dır... Daha uzun yazdım. Kitap hâlinde de yayınlandı. Her iki çalışmada da "Türk"ü silmenin kasıtlı olduğunu, İslâmî hassasiyetle ilgisi bulunmadığı gibi Kur'ân'ın bile tahrif edilmek istendiğini ortaya koymaya çalıştık.
Seninle işim bitmedi Selahattin Eş! Meydan boş değil; yazdıklarını satır satır kazıyacağım!