IŞİD'in ipi kimin elindeyse sorumlu odur!

Ankara'daki katliamdan sonra AKP iktidarının yaptığı ilk iş, olayla ilgili olarak basına "yayın yasağı" koymak oldu.

7'den 70'e halkın gündeminde olan ve ayrıca bütün dünya basınının manşetlerinden yayınlanan, üzerinde analizler yapılan bir olaya yayın yasağı getirmek, başını kuma gömmek olmuyor mu?

Her neyse, olay günü Ulusal Kanal yayınına telefonla katılarak yaptığım ilk tespit şöyleydi: "Türkiye, benzer olaylar zincirini 7 Haziran seçimleri öncesinde de Adana, Mersin, Diyarbakır ve Suruç eylemleriyle yaşadı. Şimdi de 1 Kasım seçimleri öncesinde aynı olaylar tekrarlanıyor. Bu da eylemlerin seçimle ilgili olduğunun göstergesidir. Birileri Türk halkının seçimle ilgili kararını değiştirmeye çalışıyor. Bu bir değerlendirmedir ama görünen köy kılavuz istemez. Elimizde yeteri kadar veri var."

Sonra yapılan değerlendirmeleri takip ettim. Rusya Devlet Başkanı Putin, "Tabii ki bu olay, bizim dostumuz ve komşumuz olan Türkiye'deki durumu istikrarsızlaştırma çabası. Üstelik seçim kampanyasında yapılan bir saldırı. Provokasyon olduğu apaçık ortada... Ama bu kötülüğe karşı birlikte mücadele edersek etkili oluruz" diyordu.

Türkiye'de ise olayı Rus, İran ve Suriye gizli servislerinin yaptırdığına dair iddiada bulunan bir milletvekili var!

***

Saldırı, Reuters'e açıklama yapan iki üst düzey Türk yetkilinin söylediği gibi IŞİD'in eseri ise bu örgütün iplerinin kimin elinde olduğuna bakmak gerekmiyor mu?

IŞİD'in bir istihbarat operasyonu olduğunu dünyada anlamayan kalmadı ama Türkiye'de bu gerçek yok sayılıyor! Türkiye'de kontrol altına alınan ve günde iki defa karakola imza vermek sorunda bırakılan militanlardan bazıları ise sağda solda kendilerini bu yola kimin teşvik ettiğini isim vererek anlatmaya başladı.

Bu bilgilere de ihtiyaç yok aslında! ABD, İngiltere, İsrail'in planlaması; Suudi Arabistan, Katar ve Ürdün'ün organizasyonu ile Türkiye üzerinden sevk edilen militanlar, Suriye ve Irak'ın büyük kısmına hâkim olarak Halifelik ilan etti. Altlarında arazi araçları ile kara yolundan giderek Musul'u işgal ettiler! Oysa beş dakikada hepsi imha edilebilirdi! Türkiye'den bir milletvekili; Sinan Ogan, Musul'un işgalini 48 saat önce haber verdi ama iktidar milletvekilleri, kendisiyle alay etti. Hatta Ogan'ı linç etmeye kalktılar. Ne gariptir ki, aynı milletvekili kendi partisinden de ihraç edildi!

Ve bu süreçte Suriye'deki gruplara binlerce TIR ile silâh ve mühimmat gönderildi. Hayır, komşudaki yangına benzinle gidilmedi, komşunun evi kundaklandı!

Şimdi komşunun evinden yükselen alevler Orta Doğu mahallesini sardığı gibi Türkiye'ye de sıçradı. ABD ve İngiltere, bölgeden çok uzak! Mülteci akınından bile etkilenmiyorlar! Bombalar artık Türkiye'nin başında patlıyor! Bu durumda sorumlu kimdir?

***

İngiliz Guardian gazetesinin yorumcusu Simon Tisdall, "Türkiye şokta ama pek çok kişi bu saldırıyı bekliyordu" başlıklı yazısında "Saldırıların sorumluluğu konusunda, şüpheler, Türkiye'nin güvenlik aygıtı içindeki Türk Milliyetçisi grubu olan Bozkurtlar üzerinde yoğunlaşıyor" diye saçmaladı! Aynı gazetede görüşü verilen Elif Şafak ise Erdoğan'ın, "halkı terörle mücadeledeki liderliğinin arkasında toplamak" ve "ulusal birlik", "dayanışma" ve "kararlılık" gibi kelimeleri kullanarak, tehdidi yenmek için tek alternatif olduğunu göstermek istediğinden bahsetti.

Bütün bunlar bir tarafa, 7 Haziran seçimlerini etkilemeye dönük olaylar aydınlatılmış ve kamuoyuna duyurulmuş olsaydı, Ankara patlaması önlenebilirdi. İçişleri Bakanı ise "istihbarat zaafı yok" diyor!

Peki o halde zaaf nerede? Muhalefette mi?

Yazarın Diğer Yazıları