'Irkçılık' yapanların ipliğini pazara çıkartacağım! (5)

“Nefret suçları”yla ilgili bir kanun tasarısından da bahsediliyor. Neler “nefret suçu”na girer? Bunun tarifi nasıl yapılacak? Herkes meşrebine göre karşısındakinden “nefret” edebilir. “Nefret söylemcileri”nin bana kafayı takmaları gibi...
Uluslararası Avrasya İnsan Hakları Genel Sekreteri Dr. Abdullah Büksür’ün açıklamasını dün vermeye başlamıştım. Orada, “... dil, din, cinsiyet veya cinsel yönelimini referans alarak önyargı doğurabilecek nedenlerle işlenen, genellikle şiddet içeren suçlar” olarak “nefret suçu” tarif edilmiş. Genel tarif bu... Hiç kimsenin diline, dinine, cinsiyetine yönelik bir nefretim mümkün değildir. Hiçbir yazımda bunu gösteremezsiniz! Şiddet zaten söz konusu olamaz!
Bakın şunu bile söylemedim: “Nefret Söylemcileri”nin ünlü avukatı eski bir Marxisttir. Bildiğim kadarıyla gençliğinde mahpusda kalmıştır. “Irkî” yakınlıktan dolayı bir akrabası için de kitap yazmıştır. Şimdi... Bu avukat nereli ve Dink’in katlinde adı geçen “azmettirici muhbir” nereli? Araştırın. Ayrıca baba tarafından yakın akrabalığı var mı yok mu?
Bana “ihtar” çektirenler ise, meseleyi “ırk”a getiriyorlar. Yok sen, “ırkımız”ı suçluyorsun! Dillerinin altındaki bu! Bir “ırkçılık” yapılıyor ama kim yapıyor? Hangi çağda yaşıyorsunuz?
Ben, “Dink’i siz öldürttünüz!” derken, bunun müşahhas bir karşılığı olmadığını yazılarımda görüyorsunuz. Kastım ajitasyonları, kışkırtıcılıklarıdır.

***


Dr. Abdullah Büksür, “İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi” 10. Maddesine temas ediyor:
“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) dibacesinde sözü edilen gerçek siyasi demokrasi ve insan haklarına saygı koşullarında, ifade özgürlüğü sadece kendi içinde önem taşımakla kalmaz; ayrıca, AİHS’den kaynaklanan başka hakların da korunması açısından merkezi bir rol oynar.
Bağımsız ve tarafsız Mahkemelerin koruması altında olan geniş kapsamlı bir ifade özgürlüğü hakkı garanti altına alınmaksızın, ne özgür bir ülkeden, ne de demokrasiden söz edilebilir. Bu, yadsınamayacak bir genel yaklaşımdır. (...)
AİHM tekrar tekrar şu fikri ileri sürmüştür:
İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun asli temellerindendir, bu toplumun ilerlemesinin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşullarından birini oluşturur. (...) Hukukun üstünlüğü ilkesine göre yönetilen bir Devlette basın ayrıcalıklı bir role sahiptir.”

***


Dr. Büksür, kaynaklarıyla beraber iki sayfadan fazla bir değerlendirme göndermiştir. Bu kadarını alabiliyorum. Yeri geldikçe yine Dr. Büksür’ün değerlendirmesini vereceğim.
“Nefret Söylemcileri”, Avrupa’dan, Amerika’dan, AİHS’den, AİHM’den örnekler getirirler, onlara sırtlarını dayarlar.
Kendilerinin referans aldıkları yukarıdaki ifadelere rağmen, sesimi kesmemi, kalemimi kırıp atmamı istiyorlar. Demek ki, kendileri gibi olmayan, kendileri gibi düşünmeyen “düşman” !
Irkçılığa kesin dille hepimiz “Hayır!” demeliyiz.

Yazarın Diğer Yazıları