İnsanlığın ilk giysisi incir ağacının yaprağı
Bütün Meyve Ağaçları Çiçek Açarken
İncir Ağacı Çiçek Açmaz…
Doğudan Batı’ya neredeyse tüm kültürlerin kutsal ağacı İncir, çok sayıda dinsel, mitolojik ve folklorik hikâyelerde yer almış; tarihimize tanıklık ederken kültürümüzü de biçimlendiren bir ağaç olmuştur.
Mit dünyasında incir ağacı, zeytin ve üzüm ağaçlarıyla beraber varlığı ve bereketi sembolize etmiş, incir ağacının gölgesinde oturmak ya da bunların meyvelerinden yemek huzur dolu bir var oluşu tatmak anlamına gelmiştir.
İncir ağacı üzerine oluşturulmuş pek çok halk anlatısı bulunmaktadır. Bunlardan biri:
“Bir zamanlar, Anadolu'nun sıcak topraklarında bir incir ağacı yaşarmış. Bu ağacın dalları gökyüzüne kadar yükselir, kökleri ise yer altına kadar uzanırmış. İnsanlar, bu ağacın altında toplanır, gölgesinde serinler ve meyvelerini yiyerek hayatlarının tadını çıkarırlarmış.
Ancak, bu ağaç sadece insanların değil, aynı zamanda Tanrıların da ilgisini çekmiş. Bu yüzden, bir gün Olimpos Tanrılarından biri olan Zeus, bu ağacın altında uyuya kalmış. Rüyasında, ağacın dalları arasında uçtuğunu ve güzel bir kadınla karşılaştığını görmüş. Bu kadın, ağacın ruhuymuş ve Zeus'a, ağacın özel olduğunu ve ona iyi bakılması gerektiğini söylemiş.
Zeus, rüyasından uyanınca, incir ağacını özel kılmak için ona Tanrısal güçler vermiş. Artık, bu ağaç sıradan bir ağaç değil, Tanrısal bir varlık hâline gelmiş. İnsanlar, bu ağaca daha da saygı göstermeye başlamışlar ve onu özel bir yere koymuşlardır.” biçiminde anlatılanıdır.
Hintlilerin “Mahabharata Destanı”nda Tanrılar Tanrısı Vishnu, aslında kutsal “incir ağacı”dır. Siddarta Guata’nın incir ağacının altında otururken Budizm’in temelini oluşturan ilhamı incir ağacından aldığı bilinmektedir.
Halikarnaslı tarihçi Herodot’un yazılarından da anlaşıldığı gibi dünyanın her yerinden insan, incir ağacının lezzetli, ballı meyvesinin tadını çıkarmış ama binlerce yıl önce sadece Anadolu’nun antik uygarlıklarında yaşayan insanlara bahşedilmiş bir mucize olduğunu gizlemişlerdir.
Kuru inciri, Lidya’da yaşamın on temel nimetinden biri olarak sayan Herodot, incirin anavatanı Anadolu ama tarih öncesi zamanlarda Doğu Akdeniz'e ve Arap Yarımadası’na da yayılmış. Bu topraklarda yetişen ve adını Karya bölgesinden alan Ficus Carica, yani siyah incir, antik uygarlıklarda bolca tüketilen bir meyve olarak tanınmıştır diyerek incirin anayurdunun Anadolu olduğunu perçinlemiştir.
İnsanlığın ilk giysisi olan yapraklar, bu ağaçtan koparılmış. Özellikle Hristiyanlıkta Adem ve Havva’nın cennetten kovulması ve yaratılış efsanesinde incirden çokça söz edilmiştir.
Eril ve dişil özellikleri aynı anda barındırdığı için olsa gerek, incir ağacı, aynı zamanda hayatın ve aşkın sembolüdür. Antik Yunan’da doğurganlığı, evliliği, günahtan arınmayı simgelerken İtalya ve Afrika’nın bazı bölgelerinde de çocuğu olmayan kadınların “ruhanî eşi” olarak ilahlaştırılmıştır.
Türk dünyası içinde incirin başlıca yetişme alanı Türkiye’dir. Türkiye, Türk dünyası incir üretiminin hemen hemen tamamına yakınını, yaklaşık 1.1 milyon ton olan dünya incir üretiminin %24.9’unu sağlamaktadır. Aynı zamanda Türkiye, dünya kuru incir üretiminin yaklaşık %54.3’ünü tek başına karşılamaktadır.
Türk dünyasında Özbekistan, Azerbaycan, Kırım, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti,
Makedonya, Bosna-Hersek ve Balkan yarımadasının diğer bazı kesimlerinde elverişli ortamlarda, üretim miktarı az olmakla beraber incir yetiştirilmektedir.
Ülkemizde çok çeşitli incir türleri yetiştirilir. En fazla kültüre alınan kurutulmaya elverişli olan ve Türkiye’nin tüm kuru incir ihracatını oluşturan sarılop türüdür.
Göklop, akça, karayaprak, bardakçı, morgöz, yeşilgöz gibi türlerinin üretimi daha sınırlıdır ve sadece taze olarak tüketilir.
Bursa yöresinde yetiştirilen koyu mor renkli “Bursa siyahı” ve “gürdane” adlarıyla bilinen incir de ihraç edilenler arasındadır. Yöresel olarak yetiştirilen ve yaş olarak tüketilen Bursa siyahı gibi mor renkli kavak, “Sultan Selim” ve “patlıcan”, adlı incirler de bulunmaktadır.
En tatlı meyve unvanına sahip olan incir aynı zamanda insanoğlunun bilip tanıdığı ilk meyvelerden biri olup şekerce zengin, çeşitli elementler ve vitaminler içeren olgun meyveleri taze olarak veya kurutularak tüketildiği gibi reçel, pekmez vb. tatlılar da yapılarak değerlendirilir.
İncirler teknik olarak meyve değil ters yüz edilmiş çiçeklerdir. Çiçekleri armut şekilli bir kozanın içinde açar ve olgunlaşıp yediğimiz meyvelere dönüşür.
Daha sonra her bir çiçek bir adet bir tohumlu aken adı verilen sert kabuklu bir meyve oluşturur. Her incir birkaç adet akenden oluşur.Yani incir yediğimizde aslında birden çok meyve yemiş oluruz. Ama inciri sıra dışı yapan şey sadece bu değildir. İncir çiçekleri içeride büyüdüğü için özel bir polenleşme sürecine ihtiyaç duyarlar.
Polenleri yayması için rüzgâra veya arılara bel bağlayamazlar. İşte bu noktada incir arısı devreye girer. İncirler genetik malzemesini yayacak incir arısı olmadan türlerini devam ettiremezler. İncir arısı da incir olmadan yaşayamaz çünkü larvalarını buraya bırakır. Bu ilişkiye mutualizm adı verilir.
Dişi incir arısı yumurtalarını bırakmak için erkek incire girer bu arada erkek incirleri yemiyoruz. Erkek incir arı yumurtalarını ikame edecek (bir şeyi başka bir şeyin yerine koyup kullanacak) bir şekle sahiptir. Dişi arının kanatları ve anteni incirin küçük aralığından içeri girerken kopar bu yüzden arı içeri girdiğinde dışarı çıkamaz. Buradan sonra yaşam döngüsünü sürdürme görevi yavru arılardadır. Erkek yavru arılar kanatsız doğarlar çünkü yegâne görevleri dişilerle çiftleşmek ve incirin dışına doğru bir tünel kazmaktır. Dişi yavru bu tünelden dışarı çıkarak poleni de beraberinde götürür. Eğer incir arısı yanlışlıkla erkek incir yerine yediğimiz dişi incirlerin içine girerse içeride üremesi için gerekli koşullar bulunmaz ve geri dışarıya da çıkamaz çünkü kanatları ve anteni kopmuştur. Bu yüzden ne yazık ki arı içeride ölür ama bu gereklidir. Çünkü çok sevdiğimiz bu meyvenin polenleri bu şekilde dağıtılır.
Bu demek değil ki incirin içindeki çıtır çıtırlık arı kadavrası. İncir arıyı proteine parçalamak için fisin incir enzimi adı verilen bir enzim kullanır. Ancak yine de bu enzim hayvanın dış iskeletini tümüyle parçalamaz. Yani evet teknik olarak inciri ısırdığınızda aslında incir arılarını veya diğer bir deyişle zamanında incir arısı olan bir şeyide yiyoruz.
İnciri deyimlerde: “Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz.” ve incir ağacının kökleri suya ulaşmak için evlerin temelini tahrip ettiği gerekçesiyle evlerden uzağa dikilir. Bu nedenle de halkın deyim biçiminde söylediği "Ocağıma incir ağacı diktin" sözü, "Evimi yıktın, evimi tahrip ettin" anlamında kullanılmıştır.
Bilmecelerimizde de: “Dal ucunda torbacık.” (İncir), “İçi bitli, dışı kilitli.” (İncir) ve “Altı deri, üstü deri, içinde bir avuç darı.” (İncir) biçiminde rastlamaktayız.
Rüyada sarı incir görmek hastalık, siyah incir üzüntü, yeşil incir borç olarak yorumlanır. Rüyasında incir yemek, para geleceğine işarettir.