İnisiyatif halkta!
Recep T. Erdoğan’ın elinde sihirli değnek olduğuna inananların birden çark etmeleri beni şaşırtmadı. Halkın despotluğa “yeter!” demesi, sol liberali, hatta sağ liberali ve hatta bir iki Neo-İslâmcıyı bile düşündürdü. (Aslında “Korkuttu.” demem gerek.) Geçmiş yazılarına gidiyorlar, aradan bir iki lâf kırıntısı çıkarıyorlar: Otoriter olur, kendine fazla güvenir etrafını görmezsen ileride halkın tepkisini çekersin gibisine genelleştirilmiş cümlelerini bugüne taşıyarak, ben demiştim havasına giriyorlar. Biliyoruz ki onlar çeke çeke külekte yağ bırakmamışlardı!
Eski Marxist, dönmekten başı dönmüş kaşarlılar, halkın direncinden kendilerine pay çıkartmak için yarışa girmişler... Utanmazlar!
R. T. Erdoğan’ı “ilâh” gibi görüyorlardı.
Halkın önünde duramazsınız!
“PKK açılımı”nın teorisyeni Başdanışman, “Recep T. Erdoğan’ı yedirtmeyiz!” diye gürlüyor. İş bu noktaya gelmiş. Çevresi farkında; alan daralıyor.
Recep T. Erdoğan, bu insanların neden birden patladığını hâlâ anlamıyor.
Birikim patlattı! Türk’ü ayak altına aldın. T.C.’yi kaldırttın. İstanbul İl Başkanın “Sizi Türk’ten kurtardık” dedi ses etmedin. Halkın “câni” dediği A. Öcalan’la kol kola girdin. El üstünde tuttuğun bir hanım gazeteci “Türk bayrağının adı değişsin” dedi, o hanımı “âkil” yaptın... Sıra Vahdettin’e gelmişti ki...
Yüzlerce insanı “Ergenekoncu” dedin, aldın; “Balyoz” dedin, aldın; “Ayışığı” dedin, aldın, “28 Şubat” dedin, aldın... İnsanlarımız suçlarının ne olduğunu bilmeden dört duvar arasında yıllarını çürüttüler.
Selâm verenleri, emre uyanları, sesi fazla çıkanları içeri tıktın.
Şunun altını çizmeliyim: 28 Şubat’ın tencere-tava çalanlarına, mum yakanlarına şiddetle karşı çıktım... Darbe heveslilerine karşı en ağır yazıları yazdım. Darbe asla! Şiddet asla! Ama halkın direnci görülmelidir!
R. T. Erdoğan, şimdinin tencere-tavasını o zamanın tencere-tavasıyla aynı görüyor, hep aynı hava diyor!
Değil Recep Tayyip Bey değil! Allah’ımız bir kıblemiz bir; bana inanın, değil!
28 Şubat’ın tencere-tava çalanları, taş çatlasa iki bin kişiydi. Size müşahhas örneği vereyim: Tencere-tava çalma, düdük öttürme Sırpların protesto şekliydi. Bize anında intikal etti. Ben de Belgrad’a gittim, “despot” Miloşeviç’e karşı Sırpların protestolarını gözlemledim. On binler Kale Meydan’dan Taş Meydan’a Teraziye Caddesini doldurmuştu, mütemadiyen protesto... Tencere-tava, düdük ortalığı inletiyordu.
Ve Miloseviç gitti!
Önceki gün Taksim’deydim. Neler gördüğümü yazmaya yerim kalmadı. Sadece şunu desem ahvali anlatmaya yeter mi? Türk bayrakları ile orak-çekiçli bezler yan yana... Bozkurt işareti yapanlar ile zafer işareti yapanlar yan yana... Ve öğlenin en sıcak saatinde, binler meydanda ve dinginsiz bir coşku...
Daha ne anlatayım size!