İliç bir millî güvenlik sorunudur!
Erzincan İliç’teki facia düşman füzeleriyle gerçekleşseydi, milliyetçiliğimiz iliklerimize kadar harekete geçecekti… Oysa bu facia, vatanı, toprağı, üzerindeki kurdu kuşu, havayı, suyu, ağacı en çok dert edenler milliyetçiler olmalıdır…
Milliyetçiler, ülkenin sadece ‘güvenlik doktrini’nin kullanışlı aparatı olarak mı kalacaktır, yoksa ülkenin mukadderatına yön verecek duygunun sahibi mi? Bu soru ve verilecek cevap önemliyse, toprağa karşı işlenmiş her türlü cinayet, milliyetçi için itiraz meselesidir…
Bu ülke, çöplerine yer arayan Batılılar için atık depolama alanı oluyorsa, gâvurun sintine boşaltma alanı gibi görülüyorsa, milliyetçi suskun kalamaz…
Bu ülke, sığınmacı depolama anlamında etnik toplama kampına döndürülüyor ve Ruanda muamelesi görüyorsa, milliyetçi görmezden gelemez…
Bu ülke, yabancıların ve onların yerli ortaklarının vahşi madenciliğine ev sahipliği yapıyorsa, ırmakları zehirleniyor, kurdu kuşu balığı ölüyorsa, milliyetçi isyan etmeden duramaz…
Yıllar önce şu itiraz kaydını düşmüştük: “Düşmanı görünce alarm durumuna geçen milliyetçilik, o kutsal toprağı söküp alan erozyon karşısında neden sessiz? Neden bir tek 'çevreci milliyetçi' kuruluş yoktur meselâ? Arıtmasız atık sularıyla nehirlerimizi kirleten 'sağcı patron'un civarında mı 'milliyetçi'ye daha çok rastlarız yoksa çevre için direnenlerin önünde mi? Vicdanlarımızı kanatsa da bu soru yerinde bir sorudur…”
***
İliç’te bağıra bağıra gelen faciayla ilgili bir hakkı teslim edelim… Başta Nihat Genç olmak üzere, Erdem Atay, Serkan Öz ve Veryansın tv ailesi, bu mücadelenin adeta bayraktarlığını üstlendiler… Karşıdaki orantısız güce rağmen yılmadılar, erken uyarı sistemi gibi çalıştılar…
Bugün hemen herkesin konuştuğu konu hakkında en büyük mücadeleyi onlar verdiler… İliç’teki çevre yangınını hiç korkmadan onlar duyurmaya çalıştı… Orada siyanürün toprağı ve suyu zehirlemesine karşılık hukuk ve çevre mücadelesi veren Sedat Cezayirlioğlu ve arkadaşları ile tarih yazan medya kuruluşu varsa en başta Veryansın tv’dir…
***
Genel başkanlık düzeyinde bölgeye giden tek parti Zafer Partisi olmuştu… Madenin olduğu yerde basına açıklama yapan Özdağ, madenden 20 ton siyanürün Fırat Nehri’ne karıştığına dair jandarma tutanağına atıfta bulunmuş ve bunun ikinci bir Çernobil faciası olduğunu duyurmuştu… Özdağ, bu madenin Türkiye için millî güvenlik tehdidi olduğunu söylemiş, Anadolu’nun en büyük temiz su kaynağını zehirleyen madenin ‘doğa katliamı’ değil ‘doğa soykırımı’ yaptığını ilân etmişti…
Özdağ doğru söylemişti… Bu soykırımı yapanlar, bunu kendi ülkelerinde yapamazlardı… Türkiye adeta üçüncü sınıf bir sömürge ülkesi muamelesi görüyordu… Bu insanımıza ve gelecek nesillerimize karşı girişilmiş bir suikastti… Acil durum ilân edilmeliydi…
***
Burada bir parantez de İstanbul Barosu için açalım… Baro 2022’de bu madenin kapatılması gerektiğine dair açıklama yapmıştı…