Hukuk mu ideoloji mi?

İ.Ü. Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Âdem Sözüer, Türkiye’de bugün tartışılan hukukî meseleler üzerine çok önemli şeyler söylüyor. Son Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun şekillenmesinde de önemli dahli var.
Şu sözleri, Türkiye’de cirminden fazla ses getirenlerin ülkeyi nasıl kaosa sürüklediğini çok açık ortaya koyuyor:
“Ülkemizde temel, evrensel hukuk ilkeleri özellikle belli kişi ve olaylar söz konusu olunca, herkes kendi cephesinin safında yer tutup diğer cepheye yükleniyor. Kanunlar yapılırken veya uygulaması tartışılırken hep bazı isimler yararlanmasın diye, kanun ve uygulama yapılmıştır. Mesela Mehmet Ali Ağca, Haluk Kırcı... Aynı suçları işleyen ve aynı durumdaki kişilerle karşılaştırıldığında fazladan hapiste kalmışlardır. Çünkü malum ’kamuoyu vicdanı’denen ve aslında faşizmin hukuk anlayışının gerekçesi olan bu görüş, bizim ülkemizde çok etkilidir.” (Mülâkat: Şenay Yıldız, Akşam, 19 Mart 2012)
Sözüer’in her cevabı ayrı bir yazı konusudur. Sırası geldikçe yazacağım; özellikle Sivas Davası’nda, aslında ne olduğunu ve işin nereye vardığını...

***


İlim adamları korkusuz olmalıdır ve iktidarın hoşunu gitmeyecek şeyleri de münasip bir dille söyleyebilmelidir.
Bu mülâkatı okurken aklıma başka şeyler geldi...
Meselâ diyorum...
Hukuk fakülteleri, Barolar Birliği, Türkiye’de çok tartışılan ana davaları (Sivas Davası, “Ergenekon”, KCK Davası, Deniz Feneri Davası ve hatta şike davası) bir seminer gibi, eldeki iddianameler, verilen kararlar, içtimaî yapı, dünyadaki uygulamalar, AİHM’in kararları itibarıyla ele alsa, “hukuk” çizgisinin geçilip geçilmediği, özel yetkili mahkemelerin fonksiyonları... Hepsini tartışıp insanlarımızla paylaşsalar...
Bir hata olduğu açık... Muhakemeler uzadıkça uzuyor... İstenmeyen her şey “örgüt” e dâhil ediliyor. Türkiye’de “hukuk” mu var, “ideoloji” mi?
Enine boyuna “ikbal” beklentisiz, korkusuzca tartışılıp bir karara varılsa...

***


Bağlantılı bir konu daha... İddianameler çok kötü yazılıyor. Türkçe hak getire... Veciz ifade yok... Meram anlatılamıyor. Hâkimlerin gerekçeleri de öyle...
1970’li yıllarda Töre-Devlet Yayınları, “Uçurumun Kenarındaki Türkiye” başlığı altında 12 Mart Muhtırası’ndan sonraki iddianameleri yayımlamıştı. Yıkıcı örgütlerin Türkiye’yi nasıl bir yola sokmak istedikleri açık açık görülüyordu. İddianameler veciz ve düzgün yazılmıştı. Aklımda kaldığı kadarıyla söylüyorum. Sonra İmralı’da Abdullah Öcalan muhakeme edildi. İddianameyi okuduğum gibi İmralı’daki Konuk içinde yayınladım da... Savcılarımızın kalemleri gittikçe körleşmiş maalesef. Kötü bir iddianame yazımı idi. “Ergenekon” iddianamelerine göz attım; eli kalem tutan biri baştan sona bu iddianameleri yeniden yazmalı idi.

***


Ne dersiniz, tartışalım mı bu konuları?!

Yazarın Diğer Yazıları