Hangi hükümet daha hızlı böler?
Türkiye’nin gündemi “Yeni Hükümet nasıl kurulacak?” sorusu üzerinde oluşuyor ama dünya hızlı dönüyor. Meselâ, İsrail gazetesi Haaretz’in haberine göre CIA Başkanı John Brennan, geçen hafta İsrail’e gizli bir ziyarette bulundu.
Anadolu Ajansı’nın geçtiği habere göre Brennan, Başbakan Netanyahu, İsrail gizli servisi MOSSAD Başkanı Tamir Pardo, Ulusal Güvenlik Danışmanı YossiCohen, Askeri İstihbarat Başkanı HerzlHalevi ve diğer yetkililerle bir araya geldi.
Brennan’ın görüşmelerde İran ile yürütülen nükleer müzakereler ve Tahran’ın bölgedeki faaliyetlerinin ele alındığı ifade ediliyor.
* * *
Bilindiği gibi İsrail, İran’ın nükleer tesislerini vurmaya kalkmış, ABD Başkanı Obama da bölgedeki Amerikan kuvvetlerine, İsrail uçakları için “vur emri” verdiğini İsrail’e bildirmişti. Bunun üzerine İsrail uçakları hedefe varmadan geri dönmüştü.
ABD’nin bölgedeki önceliği “İsrail’in güvenliği”dir. Siz bakmayın Tayyip Erdoğan’ın oneminute senaryosuna... Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı iken Çankaya Köşkü’nde İsrail Devlet Başkanı ŞimonPeres onuruna verdiği yemekte “İsrail’in güvenliği ve tanınmış sınırlar içinde yaşama hakkına sahip olması”nın, Türkiye’nin Orta Doğu politikasının değişmez önceliklerinden olduğunu söylemişti!
Türkiye’nin İsrail ile kapışıyor görünmesi, Tayyip Erdoğan’ın Kissinger’a açıkladığı gibi bütün İslâm ülkelerinde yıldızlaşması içindi. Bir süre için bunu başardı ama Libya ve Suriye’deki tutumundan, “Amerika’nın İslam dünyasındaki Truva atı” olduğu anlaşılınca, yıldızı söndü. CIA ve MOSSAD’ın bölge için neler planladığı aşağı yukarı bellidir. ABD, İsrail’in kendi kontrolü dışında bir eyleme girişerek, Büyük Orta Doğu Projesi’nin başarısızlığa uğramasından çekiniyor. Bakın, Türkiye’den hiçbir endişeleri yok. Türkiye’nin yeni hükümet ve yeni parlamentosu ile çalışmak için sabırsızlandıklarını söylüyorlar. Türkiye’de gerçekten millî bir hükümet kurulabilse, böyle mi olurdu?
* * *
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ise seçimin hemen sonrasında “Türkiye’nin birlik, bütünlük ve kardeşliği için başlattığımız Çözüm Süreci bizim varlık sebeplerimizden, en büyük siyasi amaçlarımızdan biridir” dedi!
Böyle olduğunu biliyoruz. “Çözüm Süreci” dediğiniz şeyin ne olduğu, Oslo görüşmelerinden ve Dolmabahçe mutabakatınızdan anlaşıldı. Türkiye’yi PKK’nin istediği gibi “ortak vatan” yapacaksınız. Yani Türk egemenliğine ortak alacaksınız. Başkanlık sistemi istemenizin sebebi de budur.
Akdoğan ayrıca, “Başka siyasi denklemlerin bu amaçtan yoksun olduğu ve çözüm perspektifine sahip olmadığı çok açıktır. AK Parti sürecin teminatıdır” diyerek, dış çevrelere “Koordinatörlüğünü de yaptığınız çözüm sürecini ancak biz tamamlarız. CHP iktidar olursa, bunu beceremez” mesajını vermiş oluyor.
* * *
Bu itibarla akla “Hangi hükümet daha hızlı böler?” sorusu geliyor? Mesela, AKP-HDP veya AKP-CHP-HDP seçenekleri bu iş için uygun görünüyor ama böyle bir durumda şayet seçim yapılabilirse MHP tek başına iktidar olur!
Fakat, “İktidardakiler yıpranacak ve sonraki seçimde MHP iktidar olacak” diye uzak bir beklentiye yatarak kitleleri bir süre daha oyalarsanız, bir bakmışsınız ki, anayasasını değiştirmiş Yeni Türkiye, Türk devleti olmaktan çıkmış! Böyle bir Türkiye kurabilirlerse MHP’yi de kapatırlar zaten!
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da “Biz, önceliğimizin Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidarda olmadığı bir seçenek olduğunu düşünüyoruz. Diğer iki siyasi partiyle çok rahatlıkla bir restorasyon dönemi yaratabilecek bir hükümet kurabiliriz” diyerek, bütün kapıların çözüm sürecine çıktığını söylemiş oluyor. Şafak Pavey de Selahattin Demirtaş’a “Birlikte iyi salladık” diyebiliyor!
Yani Türkiye, bölünme sürecine öyle bir kilitlendi ki; millî bir çözüm bulmak için her zamankinden daha cesur olmak gerekiyor.