Hamdolsun YEP ile güzel günler geliyor!
Hazine ve Maliye Bakanımız 2021-2022-2023 yıllarını kapsayan Yeni Ekonomi Programı'nı açıkladı. Kısa adı YEP halka takdim edilirken aklıma George Bernard Shaw'un bir sözünü geldi. Diyor ki; 'Success does not consist in never making mistakes but in never making the same one a second time.'
'Başarı asla hata yapmamaktan değil, aynı şeyi asla ikinci kez yapmamaktan ibarettir.'
YEP'in 57 sayfalık kitapçığını indirip okumaya başlayınca hamdolsun güzel günler gelecek dedim. Neden mi? Çünkü mevcut Türk ekonomi politikası yönetimi aynı hatayı ikinci kez yapma yolunda bırakın ilerlemeyi, bu sefer koşmaya başlamış.
Geçmiş yıllarda yapılan hataların gelecek günlerde de tekrar edilecek olması ekonomide büyük zararlar doğuracak. Ancak bu sefer hane halkı ve firmalar 'lafta değil eylemde değişim sözü' veren politika yapıcılarına şans verecek. Ve bu noktadan sonra hepimiz için güzel günler gelecek.
YEP ile ilgili bu kadar umutsuz olmamın nedenleri var, bunları maddeler halinde sıralayayım:
1-Programda 2023 enflasyon hedefi %4,9 olarak belirtiliyor. Sayfa 21'de 'Fiyat İstikrarı' başlığı sonrasındaki 'Politika ve Tedbirler' kısmında enflasyonun iki nedeni olan tarım ve imalattaki bozuk sisteme dair en küçük bir vurgu yok?
Tarımda üretimin azalması gıda fiyatlarını artırırken, kur artışları dışa bağlı imalatta firma maliyetlerini ve nihai ürün fiyatlarını artırıyor. Bu iki kanaldan gelen olumsuz etkiyi bitirmeden enflasyon nasıl düşecek? Enflasyon düşmeden faiz ve kur nasıl inecek?
2-'Temel Hedefler' kısmında cari açıkla ilgili olarak, ihracata ve ithal ürünlerin yerli üretimine dair ekonomik değişim ve dönüşümden bahsediliyor. Ancak bu değişim ve dönüşümün planı ortada yok? Yarı mamul ve hammadde bağını koparacak hangi adımlar atılacak?
3-İç ve dış şoklara karşı yeni bir finansal mimari oluşacağı söyleniyor. Fakat bu mimari içinde sermaye piyasaları gibi muazzam bir kaynağın adı geçmiyor? Vatandaşın yüz milyarlarca doları döviz hesaplarında uyurken, ekonomiye kaynak sağlayacak bu alan nasıl unutulur?
4-Program dönemi sonunda bütçe açığının GSYH oranı %4.5 olacak deniliyor; peki kamu savurganlıktan vazgeçmeden, tasarruf etmeden bu iş nasıl olacak?
5-Vergi politikalarında adalet ve eşitlik sağlanacakmış! Dar gelirli ve çalışanlardan daha az vergi almak için ne yapılacak? Kayıt dışı için ne yapıldı? Somut olarak temenni ötesine gidilecek mi? Plan nedir?
6-Sanayide devlet yüksek teknoloji üretimine dair teşvikler verecek. Ancak devlet bu işe oyuncu olarak girmeden bu iş başarılı olabilir mi? Geçmişte olmadığını gördük. Özel sektör kendisine biçtiği 'küresel taşeron' rolünden memnun ve bir üst lige çıkmayı gerekli görmüyor. Bunu gerekli görse dünya çapında markalar olması gerekmez miydi?
7-Dönüşüm odaklı politikalar üretimi değiştirecek! Peki nedir bunlar? Eğitimde reform olmadan kaliteli personel yetişmez. Kaliteli personel olmadan firmalar nasıl yüksek teknoloji içeren mallar üretecek? Bu dönüşüme dair YEP'de ipuçları yok. Gerçek çözümlerin programda olmaması ise YEP'in inandırıcılığını kaybettiriyor.
Listeyi uzatmam mümkün. Bu planın futbolda 'doldur boşalt' ya da 'top çevirmenin' eşsiz bir örneği olduğunu üzülerek belirtmek zorundayım. Zira başarısız her plan hane halkı ve firma için yeni yükler doğuracak.
Bu noktaya kadar anlattıklarım okurlarımızı ikna etmedi ise bir de sayın bakanın şu sözlerine kulak verelim: "Kur benim için hiç önemli değil, hiç oraya bakmıyorum. Kur artık bizim elimizde"
Sayın bakan kurda 7,82 gibi uçuk bir noktayı kontrol sanıyorsa, kurun artışı onun için önemli değilse, bu noktada takdiri dış girdi ile çalışan Türk imalat sanayinin patronlarına ve işçilerine bırakıyorum.
Ama üzülmeyin girişte dediğim gibi bu işin sonu hayırlı. Çünkü Türk halkı tıpkı 2001 misali ekonomide gerçek çıkış yolu için sandıkta düğmeye basacak.