‘HAMAS Şerefimizi Kurtardı’
İsrail’e gittiğimde hem İsrail tarafıyla hem Filistin tarafıyla görüştüğümü belirtmiştim. Bugün araya girmeden iki taraftan aldığım cevapları vereceğim. Değişen bir şey olmadığını göreceksiniz. O zaman da başbakan Netenyahu idi.
David Horovitz, The Jerusalem Report’un genel yayın koordinatörüydü. Tel Aviv’de dergi binasında görüştüm. Onun sözleri:
“Lübnan ve Filistin meseleleri halledilmelidir. Yoksa bölgeye barış gelmeyeceği gibi, İsrail de hırçınlaşmaya başlayacak. Kutsal mekânlar barış yoluyla paylaşılmalıdır. Netanyahu'nun radikallerle koalisyona gitmesi problemlerin çözümünü geciktirmektedir. Korkarım, Filistin-İsrail anlaşmasının temelleri çatırdıyor. Ülkede tam kaos durumu hâkim. Şeffaflık yok... Filistinlilerle yapılan barış görüşmelerinde asıl problem İsrail içinde yaşanan kavga. Ülke iki kutba ayrıldı: Fanatikler ve liberaller. Gazze ve Batı Şeria'yı alan Arafat'ın bu defa Doğu Kudüs'ü de isteyeceğini düşünen ve bu yüzden görüşmelere hiç yanaşmayan bir taraf var. İşin bir de dinî tarafı bulunuyor: Tevrat'ta kendilerine vaat edilen toprakların bir karışının dahi Filistinlilere verilmemesini isteyen ortodoks Yahudi düşüncesi hâkim çoğu yerde...”
***
Gazze İslâm Üniversitesi’nin Halkla İlişkiler Müdürü İbrahim Şaban Nusma’yla şimdi İsrail’in bomba yağdırdığı Gazze’de görüştüm. Nusma yüksek öğrenimini İngiltere'de görmüş. 1988'den sonra intifadada ön saflarda yer almış. İsrail askerlerinin açtığı ateş sonunda göğsünden yaralanmış. (Döşünü açarak yara izini gösterdi.) Nusma’nın sözleri:
“Yepyeni bir devlet kuruluyor. İntifadaya en çok şimdi ihtiyaç duyuyoruz. Özellikle Gazze'de yaşayan Müslümanlar İsrail’i çok iyi tanırlar. İsrail karşılığını fazlasıyla almadan bir şey vermez. HAMAS intihar saldırılarını gerçekleştirirken, hükûmete yakın kaynaklar ‘HAMAS yüzünden İsrail ambargosu başladı.’ dediler. HAMAS Filistin'in şerefini kurtarmak istiyordu. Filistinliler Tünel olayından sonra İsrail'in çifte standardını gördüler... İsrail bize üç-beş şehir verdi. Yollarını, giriş ve çıkışlarını ise kendisi kontrol ediyor. Bir Müslüman olarak kendime has bir barış anlayışımın olduğunu söyleyebilirim. Her şeyden önce, işgal altındaki topraklar Yahudi askerlerden tamamen arındırılmalıdır. Barışın temeli adalettir. Adalet de yalnız Yahudi veya Müslümanlar için uygulanmaz. Tüm insanlık için uygulanır. Aşkelon’daki bir köyde doğdum. Ailemi Yahudiler bu köyden kovduktan sonra hayatımın geri kalan bölümünü mülteci kamplarında geçirdim. Şimdi benim, İsrail’in Hindistan’dan, Doğu Avrupa’dan hatta Özbekistan’dan buraya getirip en güzel evlere yerleştirdiği insanlardan farkım ne? Ben de insanım onlar da. Bana ait olan topraklarda burası ile hiç bağı olmayan 72 milletten gelmiş yabancılar yaşıyor. Yahudileri Müslümanlar değil, Hristiyanlar öldürdü. İsrail’in bu Müslüman kompleksi neden? Biz Yahudileri Yahudi oldukları için sevmiyor değiliz. Biz onları sevmiyoruz; çünkü, topraklarımızı işgal ettiler. Onlarla aynı haklara, aynı standartlara sahip olarak bir arada yaşayabiliriz... Bir Müslüman bir Yahudi’nin boyunduruğu altında yaşamayı kabul etmez, yaşadığı sürece de barış sağlanamaz. Bir kere Kur’ân Yahudilerin bayrağı altında yaşayamayacağımızı kesin bir biçimde ortaya koyuyor.”
İki tarafın da din eksenine ayrıca gireceğim. Düğüm noktası “din”de.