Halk gerçeği görmeli
“Türk”, “bayrak” hassasiyeti yüksek seviyede... Bende bile ârız oldu; ortaokuldaki en küçük kızım, “Baba, kardeşliği, dayanışmayı gösteren bir resim yapmam gerek. Ne yapabilirim?” diye sordu. Yanında dergi gördüm; üzerinde uçurtma vardı: “Kızım, uçurtma yap, ipini iki kişi tutsun; bir uçurtmayı iki kişi uçursun meselâ; biri kız, biri erkek de olabilir.”
Resmi yaptı, getirdi: “Nasıl olmuş?” Baktım uçurtmanın zemini ay-yıldızlı. Allah sizi inandırsın bir an endişelendim; okulunda bir şey demesinler sonra? “Lâf edecek olanın alnını karışlarım!” havasına girdim ve çocuğa bir şey söylemedim.
Beyaz TV’nin müdürünün twitter hesabından bir not: “Türk bayrağımız dediğimiz için RTÜK’ten uyarı cezası aldık” yazılmış. Hesap müdüre ait olmasa, biri bunu ona hesap açıp atsa bile, Türkiye’de hassasiyetlerin nereye vardığını düşünün.
Eğer Neo-İslâmcı bir hanım gazeteci “Bayrak değişsin!” diyor ve bunu dediği hâlde, itibar görüyor, PKK/AKP işbirliğiyle “âkil” sayılıp sokaklara gönderiliyor, üstelik Başbakan’ın “PKK açılımı” mimarlarından baş danışmanının karşısında “embedded gazeteci” sıfatıyla çıkarılıyorsa, Türkiye’de “resmî” olarak bayrağa kesin tavır vardır. Şuuraltımızda her an bir şeyler olacak, her an “Türk” ve “bayrağımız” hücuma uğrayacak endişesi taşıyoruz olmamız da bundandır
Yine bir haber: Türk bayrağı talepleri yüzde 60 azalmış. Çoklukla resmî makamlar bayrak taleplerini kesmişler.
Yeni Hey’et-i Nasihalar “Âkil Adamlar” ın Ege Bölgesi ikna birliği, seçilmiş kişilere A. Öcalan’ın nasıl “barış-sever” olduğunu anlatmak için kürsüye sıralandığı sıra, her nasılsa içeri girebilmiş sağduyulu bir mahalli gazeteci, “Neden bayrak yok, işte bayrak!” diyerek Türk bayrağını çıkardığında, Hey’et-i Nasiha üyeleri, içlerinde hususiyetle Baskın Oran nâm malûm kişi, gazetecinin dışarı atılmasını polislere buyurmuş ve polisler de buyruğu yerine getirmişler. Ekranlarda ibretle seyretmişsinizdir.
Hey’et-i Nasiha’dan biri, Sevr Antlaşmasını ele almış... Dehşet! Diyor ki:
“Sevr’in İngilizler dahil kimse tarafından ciddiye alınmadığını, ölümü gösterip sıtmaya razı etmek kabilinden bir hamle olduğunu bugün daha iyi anlıyoruz. Lakin olay Anadolu’ya başka türlü pompalanmış ve Mehmed Akif dahil pek çok aydın Sevr’in bir ’idam fermanı’olduğuna inanmışlardı...” (Mustafa Armağan,“Sevr neden imzalanmıştı?”, Zaman, 12 Mayıs 2013)
(Bu zat, İngiliz emellerine hizmet eden Damat Ferit’in Hey’et-i Nasihalarını da haklı görüyordu!)
Aklınız duruyor değil mi? Sıtmaya razı etmekmiş. Mustafa Bey’i Allah ıslâh etsin! 433 maddelik antlaşma, tam bir Türk’ü bitirme anlaşmasıdır. Uygulamaya fırsat bulamadılar. Halâ geçerli! En zayıf anımızda önümüze konacaktır. Taşnakçıların, Barzanîcilerin geleceğin planları içinde Sevr açık açık yazılmıştır.
Reyhanlı saldırısı inşallah insanlarımızı uyandırır. Reyhanlı’da halk her yere Türk bayrağı asmış. Bayrak, birlik demektir.