Haklı olmak yetmiyor mu?
Sorunlu bir siyasi kültür var bizde. Belki de 19. yy'dan kalma komitacılıkla bir ilgisi vardır.
Bilemiyorum.
Neden böyle söylüyorum?
Şundan: Benim ülkemde hiçbir kuralın, değer yargısının, ahlaki doğrunun önemi yok.
Mesela bir yurttaş olarak şunu merak ediyorum? Eğer hiçbir işe yaramayacaksa Anayasa Mahkemesine dava açmanın ne gereği var?
Anayasal düzeni, yerel mahkemeler mi sağlayacak?
Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi, kendi kurduğu adalet sistemini, neden başarısız kılmak için elinden geleni yapıyor da bütün sistemi her bir parçasıyla düzenli çalıştırmayı denemiyor?
Anlayan varsa beri gelsin.
Anayasa Mahkemesi bir karar vermiş. Verdiği kararın gerisinde senin iktidarın döneminde çıkardığın yasal yetkiler var. Mahkeme bu yetkiyi kullanmış ve bir sonuca varmış.
Öyle ise neden uygulanmıyor da ülke gereksiz yere hukuk üzerinden siyasal krize sokuluyor? Bu ülkede en basit sorunları bile kavgaya dönüştürmekten ne zevk alıyorlar anlamıyorum.
Enis Berberoğlu milletvekilliği yetkilerini kullanırsa Türkiye ne kaybeder?
İktidar ne kaybeder?
Halk, ekonomi, uluslararası siyaset, kamu düzeni vb. ne kaybeder? Nasıl bir zarar görür? Eğer kimseye zararı olmayacaksa Anayasa Mahkemesinin kararlarına bu tepki niye?
****
FRANSA
Fransa daha dün vatanımızı işgal eden bir ülkeydi. Biz Fransa ile yeni karşılaşmıyoruz. Özellikle Antep, Urfa, Hatay gibi illerimizde Ermeni yandaşlarıyla yapmadığı kötülük kalmadı.
Bu sömürgeci zihniyetin en büyük özelliği, İslam'ı kendisine hedef seçmesi. Hatırlanırsa Fransa'da Charlie Hebdo mizah dergisi, Hz. Muhammed'in karikatürlerini çizmiş, çizgiyi hakaret aracına dönüştürmüştü. Kendilerince İslam peygamberiyle alay etmekteydiler.
Aynı Fransa, hem Türkiye'deki PKK bölücülüğünü devlet eliyle desteklemekte ve hem de "Kürt Enstitüsü" kurarak, folklorik altyapı sağlamaktadır. Bununla da yetinmeyen Fransa, özellikle Ermeni meselesini siyasallaştırmayı sürdürerek parlamento kararıyla "soykırım" kararı almış, "Ermeni soykırımı yoktur" demeyi, gözünün içine belge de soksan yasaklamıştır.
Doğu Akdeniz'deki son faaliyetleriyle birlikte Macron'un İslam'a yönelik sözleri Fransa defterine ilave edildiğinde görülecektir ki; bu sömürgeci ülke, bize apaçık düşmanlık etmektedir.
Şimdi, kendisine tonu oldukça ağır laflar edilince kızıp elçisini geri çekiyor.
Çeksin..
Uygar bir ülke (eğer öyle ise) kendisi dışındaki diğer toplumların dinine, inancına, kültürüne saygı duyar.
***
ABD
Al birini vur ötekine..
ABD'nin de Fransa'dan pek farkı yok. Ne zaman Türkiye'nin hayati öneme sahip milli bir sorunu var ve bunu çözmek istiyorsa, yüzde yüz haklı olsak da ABD Hıristiyan dünyasının yanında yer alıyor.
Kıbrıs'ı hatırlayın..
Rumlar, orada bulunan soydaşlarımıza ENOSİS hareketi bağlamında katliam yapmaktaydılar. Biz ne zaman, "garantörlük haklarımızı kullanacağız" deyip Kıbrıs'a çıkarma yapmaya kalktık, hemen karşımıza dikildi. Ambargo koydu.
"Benim verdiğim silahları kullanamazsın. Verdiğim gemilerle savaşamazsın" dedi.
Şimdi?
"Bize patriot sat" diyorsun.
"Olmaz satamam" diyor.
"İHA ver" diyorsun. Bakıyor ki, teröristlere kullanacağız "olmaz veremem" diyor.
"PKK/PYD terör örgütüdür, Ülkemizi bölmek parçalamak istiyor. Binlerce güvenlik görevlimizin yanında sivil insanımızı, kadın, çocuk demeden öldürdü. Bize destek ver terörün kökünü kazıyalım" diyorsun, O tam tersini yaparak Suriye'de teröristleri eğitip donatıp onlara devlet kurmaya çalışıyor.
Şimdi de gelmiş, "S-400 almayın" diyor. Kendi satmıyor, başkasından da almayın diyor. Doğu Akdeniz'de Yunanlıların yanında taraf oluyor.
Ne yapalım?
Kendimizi savunmak için ABD'den izin mi alalım?..