Hakan Fidan İmralı’ya Sütlünuriye götürdü mü?

Türk’ün âdetidir; hapishaneye ve hastaneye eli boş gidilmez. Başbakan Recep T. Erdoğan’ın sırdaşı, Millî İstihbarat Teşkilâtı Müsteşarı Hakan Fidan Bey, asla Başbakan adına değil, “devlet” adına, “devlet” i yöneten Erdoğan’ın emriyle, yine “devlet” için pazarlık yapmaya, bir şeyler verirken bir şeyler almaya, “en entelektüel”, “en çözümleyici”, “en berrak beyin”, velhasıl büktün “enler”i kendisinde toplamış “dâhi-i a’zam” Abdullah Öcalan Beyefendiyi(!) ziyarete gittiler. Mutlaka zevâhiri kurtarmak için hiç olmazsa bir sütlünuriye tatlısı götürmüştür. Öcalan adada 6 yandaşıyla kalıyor. Onları da düşünmek gerekir. Oslo’da, Öcalan’ı o kadar “entel” lâflarla çözümleyip erişilmez tahta oturttuysan, çok ayıp edersin, eli boş gitmek olmaz!
Öcalan’ın eski dostu, her şeyini yakînen bilen, asıl çözümleyici Şemdin Sakık’ın “İmralı’daki Tiran Abdullah Öcalan” kitabına bakarsanız; Öcalan’ın tek derdi var... Beklediği odur ama... Hadi yazmayayım!

***


Size Şemdin Sakık ve Hakan Fidan’ın çözümlemelerini karşılaştıracağımı söylemiştim. O gün bugünmüş!
Oslo görüşmeleri çok tartışıldı. Hakan Fidan önce Öcalan’la İmralı’da bir araya geliyor, sonra Oslo’da PKK’lılarla... Yani Öcalan’sız pazarlık yok. Hakan Fidan, Oslo’da MİT Müsteşarı Emre Taner, yardımcısı Afet Güneş’le, o sıra Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı olarak PKK’lılarla, aklın almayacağı bir şey, bir de aracı devlet var, “yârenlik toplantıları” na katılıyor. İlk katılmanın heyecanıyla -Hakan Bey kusura bakmasın- fazla gaza gelmiş Öcalan’ın “enler”ini sıralamış:
“... Orada [İmralı’da] Sayın Öcalan’la iki saatten fazla bir görüşmemiz oldu odasında. Üç kişiyiz. Bayağı uzun ve verimli bir görüşme oldu. Kendisinin sağlık durumu oldukça iyi. Zihni fevkaladeden iyi çalışıyor. Artikülasyonları oldukça sağlıklı.” (Ayağa Düşmüş Oslo Görüşmeleri Metni’nden)
Şemdin Sakık’ın çözümlemesi tam tersi: “Öldürücü öğretisini, gencecik insanların akıl ve ruh sağlığını nasıl bozduğunu, eline düşen her insanı nasıl sakatladığını, birer robota dönüştürdüğünü, salaklaştırdığını; kimisini toprağa, kimisini cezaevine ve kimisini de dağların vahşiliğine nasıl teslim ettiğini ortaya koyarak bu kişiliğin ruhiyatını, insanın girişimini engelleme çabasını, yaşam sevincini boğma ve bunu insanlık projesi diye yutturma girişimlerini deşifre etmek istedim.” (s. 11)

***


Hakan Bey’in çözümlemesi: “[Sayın Öcalan’ın] Hapishanede geçen on senenin ve okumanın verdiği çok ciddi bir transforme edici gücü var. Zihinsel manada, çözümleme manasında onu görüyorsunuz. Ve tabii yıllar boyu belli olayları yaşamış, belli noktalara gelmiş, belli dersleri çıkarmış. Şimdi bulunduğu yerden çok daha sağlıklı çok daha objektif çok daha nesnel, var olan sıcak şartlardan etkilenmeyen çözümlemelere ulaşıyor. Bunu sürekli satır aralarında felsefi olarak görmek beni memnun etti.” (Aynı metinden)
Şemdin’in çözümlemesi: “Değerlendirme ve tahminleri hiçbir zaman doğru çıkmadı. Renkleri siyah-beyaz, insanları iyi-kötü, savları doğru-yanlış algıladı.” (s. 31) (Yarın devam.)

Yazarın Diğer Yazıları