Hadi cevap verin!
17 Aralık soruşturmasının savcısı Celal Kara “1 numara o!” diyor ve Saray’da oturanı işaret ediyor.
“1 numara” demek ağır bir suçlamadır... Saraylı dava açar mı?
Açması gerek.
Celal Kara açık açık konuştuğuna göre kendisine güveniyor. Eğer Saraylı dava açmazsa “1 numara” yaftası herkesin dilinde olacak.
“Darbe!” diyerek kaçılamaz. Velev ki darbe! Neticede ağır suçlama var. Ağır suçlamadan kurtulmadan “darbe”yi ağzınıza alamazsınız. Celal Kara: “İktidarın adının karıştığı bir yolsuzluk soruşturması nasıl yapılmalı ki ’darbe” diye nitelendirilmesin? Bunu izah edecek bir hukukçu arıyorum.” diyor. Savcı, hakkında dava açılırsa, mahkemeye sunacağı delil olmasa “1 numara”nın adını vermezdi. Sanılmasın ki bir savcı “düştü” deyince bütün dava düşüyor. Sanılmasın ki TBMM Soruşturma Komisyonu’nda ve TBMM Genel Kurulu’nda parmak hesabıyla Yüce Divan’a gönderilmeyince suçsuzluk ispat ediliyor.
Kuvvetler ayrılığı ortadan kaldırıldı; milletvekilleri baskı altına alındı, kimine havuç gösterildi.
Öyle olmakla beraber 50 dolayında milletvekili, ucunun Saraylıya dokunacağını bile bile “Gönderelim şu adamları Yüce Divan’a!” dediler.
Bu çok ciddi bir rakamdır. Bu ciddi rakamın sandığa aksetmeyeceğini kimse iddia edemez. Son anket Gezici’den: Ak Parti %40’ın hemen altında... CHP 29, MHP %17... HDP, cumhurbaşkanlığı seçiminde ulaştığı rakama ulaşamıyor ve %7’de kalıyor.
Can Dündar’ı tebrik etmek gerekir. Gazetecilik bu... Celal Kara daha önce de konuşmuştu ama bu kadar ayrıntıya girilmemişti. Cumhuriyet’te yayınlanmaya başlayan bu mülâkat 17 Aralık vetiresini ve sonrasını çok net ortaya koyuyor ve kafa karışıklığının önüne geçiyor.
Muhalefet partileri Celal Kara’nın anlattıklarını formüle ederek 17/25 Aralık’ı yeter ki halka anlatabilsinler. Mülâkatta “Çalıyorlar ama çalışıyorlar”dan “Hırsızlar hesap vermelidir!” noktasına getirmek için fazlasıyla argüman sunuluyor.
Bu savcının geçmişte, Ergenekon’da, Balyoz’da, Casusluk davasında... daha başka vardır belki, haksız hapse atılanlara karşı menfi tavrı olabilir. Belki “Paralel” dediklerinin has adamıdır. Ancak “1 numara” hakkında söyledikleri asla yabana atılamaz.
Onun için AKP, önümüzdeki seçimi kazanmak zorunda... Kazanamazsa, çok kişi sorguya çekilecek. Saray bile ortada kalmaz. Muhalefet partileri dikkatli seçim propagandası yürütmek zorunda... Halkın asla kandırılmasına izin verilmemelidir.
Bağlantıyı kurar mısınız, kurmaz mısınız bilmiyorum... Halk deyişiyle söylersek “Allah’sız, Kitapsız” biri Yunanistan’da seçimi kazanıyor. Yunan halkı Ortodoks’tur ve çok dindardır. Din adamlarının nasıl hürmet gördüğüne Atina, Larissa ve Selanik sokaklarında şahit oldum. İnsanlar kilisenin yanından geçerken bile haç çıkartıyor. Ama oylarını “Allah’sız, Kitapsız”a verdiler. Her şeye itiraz eden kilise bile, seçimi kazanana itiraz edemedi; kendisini geriye çekti, “Başımıza taş yağacak!” demedi/diyemedi. Çünkü karşılarında “ateist”i seçen halk duruyor.
Hz. Ali’ye atfedilen bir söz vardır: “Aç olanın dini olmaz.” Bir soru: “Dindar”ı mı seçersiniz, “dürüst”ü mü?