Geçmiş olsun Cemal Ağabey
Önceki gün gazetemiz yazarlarından ağabeyim Adnan İslamoğulları da mahkeme tarafından serbest bırakıldı... Bu sadece onun açısından değil, onunla birlikte kendilerini de gözaltında hisseden bizler için de çok önemli bir gelişme oldu...
İhbar mektuplarının havada uçuştuğu ve muhbirliğin zirveye çıktığı bir dönemde, imzasız ihbar mektubuyla başlayan ve 13 gün süren büyük sıkıntının bitmiş olması elbette sevindirici... Aynı şekilde gözaltına alınmış ama bizlerin masumiyetlerine inandığımız diğer arkadaşlar da serbest kalmadıkça bu sevinç hep yarım kalacak...
Biz Adnan İslamoğulları'nı rahmetli Galip Erdem'in koyduğu isimle, Cemal Fedakar'la tanımıştık... 12 Eylül'ün özel şartlarında gerçek kimliğinden farklı bir şekilde yaşamak mecburiyetindeydi, ülkücülüğünün bedelini ödemesi gerekiyordu!..
Yeniden toparlanma yıllarında bir avuçtuk ve ancak yokluğu paylaşabiliyorduk... Samimiyetin ve idealizmin hâkim olduğu bir dönemde, kendimize ait üç gün sonrasının hesabını yapmaktan bile ar ediyorduk...
Ne memuriyete girme derdimiz vardı, ne sigortalı iş düşünüyorduk ne de dünyaya ait başka bir şey hesaplayabiliyorduk... Dünyayı ocak, ocağı da dünya bellemiştik çünkü... Ocak, dergi yazıhanesi, okul ve evden ibaret hayattı bizimkisi...
Bizim Ocak'ın çıkma günlerine doğru Suat ağabeyi basan telaş, bizim ısrarla işleri son günlere bırakma alışkanlığımız, sonrasında matbaa, mücellithane ve postanelerde geçen koşturmaca...
Yorgunluk nedir hiç bilmedik... Rahmetli Metin Tokdemir Ankara'ya gelince daha da güçlendik... O da Eskişehir'den yokluklarıyla gelmişti ama biraradayken dünyanın en varlıklı ailesine dönüşmüştük... Çünkü hepimiz için bir diğeri vardı...
90'lı yıllarda siyaset girdi araya tercihlerimiz farklılaştı fakat dostluklarımıza, ağabey-kardeş hukukumuza zerre kadar gölge düşmedi... Meselâ hepimiz Metin Tokdemir'in milletvekili olmasını istiyorduk... Suat Başaran'ın ise umurunda değildi, liste dolsun diye Hakkari'lerden Mardin'lerden adını listeye yazdırıyordu...
1995 seçimlerinde MHP'nin ittifak çabası sonuç vermemiş, BBP'nin ise ANAP'la ittifakı neredeyse kesinleşmişti... Dolayısıyla BBP'den teklif edilecek sınırlı kontenjan garanti yerlere yerleştirilecek ve milletvekili olacaktı...
Rahmetli Yazıcıoğlu, rahmetli Tokdemir'i çok sevdiği için Gümüşhane 1. sırayı onun için isteyebileceklerini, Oltan Sungurlu'nun bir başka yere kaydırılmasını teklif edeceklerini söylemiş ve benden Metin Tokdemir'le irtibata geçmemi istemişti...
O Gümüşhane'nin köylerinde seçim kampanyasına başlamıştı bile... Kendisine zorlukla ulaştım ve Yazıcıoğlu'nun teklifini ilettim... Bir yanda garanti milletvekilliği vardı, diğer yanda aday olmak için yola çıktığı partisi...
Yazıcıoğlu'nun "Buradan milletvekili seçilsin, ondan sonra isterse yine MHP'ye dönebilir" dediğini aktardım... Çok duygulandı, Muhsin Başkan'a selâmlarını yolladı ve yola çıkmıştı bir kere, nezaketli bir şekilde teşekkür etti...
***
Musavat Dervişoğlu'nun Ocak Genel Başkanlığı döneminden itibaren biz siyasetin aralarını bozamayacağı kadar güçlü bir aileydik, öyle de kaldık... O aile içinde Adnan İslamoğulları'yla ben, genellikle aynı siyasî tercihlerde bulunduk; iyide, kötüde, doğruda, yanlışta...
Suat abi hep makul olmayı ve itidalli davranmayı tercih etti, soğukkanlı kaldı... Rahmetli Tokdemir hep safça masumiyeti temsil etti... Adnan İslamoğulları ve ben ise ani kararlar vermenin, duygusallığın ve itirazcılığın yanında saf tuttuk...
Olsun, yanlışımızda 'samimi' kaldık... Doğrumuzda 'hesap sahibi' olmadık... Bütün bu müktesebattan sonra ve 50'li yaşların içindeyken, Adnan İslamoğulları'nı bir adliye kapısında bekliyor olmak, insanı büyük muhasebeye zorlayan çok karmaşık bir duyguydu...
Kendisine yine geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum... Ülkemize kasteden suçlular tabii ki cezalandırılacak ama iftiralarla hürriyeti boğulan bütün milliyetçilere ve siyasî görüşü ne olursa olsun herkese Allah'tan yardım diliyorum...