'Fiilî Başkan'a arzımdır!
Bir yerden sıkıyönetim talebini bekliyordum. Ve geldi.
Başka çare de görülmüyor.
"OHAL'i kaldırdık." diyerek "demokratçılık" oynayanlar ya "sıkı" idareye gitmeye mecbur kalacaklar ya da kendileri tepetaklak düşecekler.
Eğer "Mücadele kıyamete kadar sürecek." diyorsanız, eğer "Silahlarını gömmeleri yetmez, üzerine beton dökmeleri gerekir." diyorsanız, bu sözler yeni bir hesabın parçası değilse, en katı tedbirleri almak zorundasınız.
Adamlar, her gün, bir şehirde, bir ilçede, yol ortasında toplanıp, ellerinde bir kâğıt, "özerklik" ilânı okuyorlar.
Adını "özerklik" koymuşlar ama aslında okudukları "tam bağımsızlık" ilanı; mülkî âmirleri tanımıyorlarmışmış, kendi öz yönetimini kurmuşlarmışmış...
Tabiî bütün bu ilânâtı, sahip oldukları belediyelere ve silâhlı güçlerine dayanarak yapıyorlar.
Önceki gün Diyarbakır Sur Belediyesi'yle ilgili bir haber vardı. Belediye'nin kapısında başta "Sur Belediyesi" yazıyor, altında Latin harfleriyle sanırım "Kürtçe" niyetine bir cümle, onun altında Ermeni harfleriyle bir cümle ve onun altında Arap harfleriyle bir cümle. Aynı: "Sur Belediyesi".
Adamlar bildiklerini okuyorlar.
Anayasa'nın ilk dört maddesi değişmiş de haberimiz mi yok!
Neden sadece bunlar Güneydoğu illerinde oluyor? "Çözüm" denilen çözülmeyle adı konmamış bağımsızlığı zaten ilân etmişler, şimdi, silâh patlatarak askerimizi katlederek dünya âleme duyuruyorlar.
"Bağımsızlık" ilânında PKK'nın yedek partileri başı çekiyor. Bir de "kongre" falan dedikleri dernekleri var. HDP'liler, akılları sıra, Anayasa'nın ilgili maddelerinin menziline girmemek için güya öne çıkmamış oluyorlar.
Birlikte hareket etmeleri yeter. 7/8 Ekim hâdiselerinden sonra "HDP kapatılmalıdır!" diye ilk biz yazdığımızda savcılığa koşanlar, durmasınlar, tabana kuvvet bir daha koşsunlar! İri harflerle yazıyorum: "HA-DE-PE KAPATILMALIDIR!"
Anayasa ve Venedik Kriterleri, bu partinin kapatılmaya müstahak olduğunu gösteriyor.
PKK'nın görüşlerini savunanlar cezasız bırakılmamaldır. "Köklerini kazıyacağız!" diyorsan adam gibi mücadele et! Ölümün şakası olmaz; bölünmenin demokrasisi, insanlarımızı birbirine yabancılaştırmanın fikir hürriyeti olmaz. Silâh zoruyla oy toplanılmasına, belediye başkanlıkları, milletvekillikleri kazanılmasına izin verilemez.
Basın-yayın organlarında HDP'li de olsa, şu zamanda, ekrana çıkartılıp PKK propagandası yaptırılamaz!
Daha üç gün önce rastladım: NTV'de Prof. titri olan bir hukukçu HDP/PKK milletvekiline muhabir "Özerklik ilânı"nı soruyor, adam, lâf kalabalığına getirip PKK'nın fikirlerini savunuyor; "bağımsızlık" ilanını haklı gösteriyor.
Hepsi böyle... Basın-yayın organlarında "Selahattin bir şey dese de manşete çeksek!" diye adamın ağzının içine bakıyorlar.
"Fiilî Başkan", muhtarlara, kimlerin PKK'ya cephe gerisinden destek sağladığını bir bir söyledi. Savcıların "Başkan"ın sözlerini ihbar kabul edip etmediklerini, "Beyefendi ne derse o olur." diyen HSYK takip etmelidir.
Bari bir işe yarasınlar!