Ermenilerin banka basması
Osmanlı idaresine dahli bulunan bir ailenin son ferdi, yazdığı hatıralarında “Ermeni katliamı” diye bir bölüm açmışsa bunun üzerinde düşünmemiz gerekir.
Yorgo L. Zarifi daha 16 yaşındayken 300 kişilik Ermeni grubunun Osmanlı Bankası’nı basmasına ve ardından Abdülhamid’in başlattığı “Ermeni avı” na şahit olmuştur.
Zarifi, bankanın basılmasını şöyle anlatır:
“Bir yaz sabahı, ağır silahlanmış 300 Ermeni, Osmanlı Bankası’nı [basar]. (...) [Bankanın] veznelerinde Türkiye’nin tüm altınının bulunması ve çalışan personelinin özellikle Avrupalılardan oluşması gibi nedenlerle Ermeniler, Sultan’ı ve Avrupalıları korkutabileceklerini zannederler ve bir ültimatom gönderirler: ‘Ya Ermenilere bağımsızlıkları verilecek ya da banka içindekilerle birlikte bombalanacaktır.’”
Zarifi: “Fakat teklifleri çok safçaydı” der ve devam eder: “Çünkü Sultan Hamit, ne kadar korkak olursa olsun, emrinde öyle bir ordu varken bu 300 tedhişçiyle nasıl anlaşmaya varabilirdi. (...) Sultan taleplerine cevap bile vermez.”
Bankanın genel müdür yardımcısı Gaston Auboyneau Yıldız’a aracı gider: Asla taviz yok! Zarifi’nin şu değerlendirmesi de enteresan: “Ermeniler hiç de savaşçı bir millet değildir. Üzerlerinde bütün cephanelik taşımalarına rağmen, her birinin kalbi tavşan kalbi gibi korkudan pır pır etmektedir.”
Militanlar, İngilizlerin araya girmesiyle canlarını kurtarırlar. Zarifi’nin kaleminden:
“Ertesi gün, akılsız ve paniğe kapılmış asiler, utanç içinde Galata’nın yollarından geçerler ve Türkiye’yi ebediyen terk ederler. Her ne kadar Rumlar, Ermenilere karşı sempati duyuyorlarsa da, bu mantıksız ayaklanma karşısında tüm kamuoyu onların aleyhine döndü.”
***
Banka baskını fitili ateşlemiştir. Zarifi baskın sonrasını şöyle anlatır:
“Bu isyan son derece trajik sonuçlar doğurdu. Tüm Ermenileri yok etmek isteyen Hamit’in eline büyük bir koz verdi.
Sultan, bir gece içinde, cami imamlarına ve dini okullara giden öğrencilere, halkı ayaklandırmaları ve ayrım gözetmeksizin tüm Ermenileri katletmeye başlamalarını tebliğ eder. Dindarlar, sopalarla silahlandırılmak üzere camilere çağrılmaktadır. Din adamları ve öğrenciler, grupların başına geçerler ve Poli’nin [İstanbul] her semtinde genel bir katliam başlar. Liderler Ermenilere ait olan ev ve dükkânları bildirmektedirler. Bankalarda çalışanların isimleri listeler halinde ellerindedir. Barbar güruhu her yere gitmektedir. Giyiminden veya konuşmasından bir Ermeni’yi tanır tanımaz, hemen onu yere sermektedirler. Silahlanmış olmalarına karşın, hiçbir Ermeni kendini en ufak bir şekilde savunmaya cesaret edemez. Her Ermeni, kuşağına iki, hatta üç tane tabanca bağlamış olmasına rağmen, ilk gördüğü sopalı karşısında diz çöker, silahlarını yere bırakır, katile ağlayarak yalvarır ve hiçbir direniş göstermeden ölümü kabul eder.”
Rumların Ermenilere yardım sağladığını ve kiliselerde sakladığını belirten Zarifi dört Ermeni’nin öldürülüşünü bizzat görmüştür. Zarifi’nin ifadesiyle “katliam”, Türkiye’ye yayılmış; ancak, Almanya hariç, yabancıların müdahalesiyle önüne geçilebilmiştir! Zarifi, Hamid için “Türkiye’nin en kanlı sultanı unvanını aldı” diye yazmıştır. Bazılarının “Kızıl Sultan” demeleri buradan geliyor.