Erdoğan’ın “umutsuz” çırpınışı!
AKP iktidarı, 17-25 Aralık operasyonları sonucunda, oğullarının evlerinde bulunan kayıt dışı paralar sebebiyle istifa eden bakanlar hakkında, komisyonun verdiği “Yüce Divan’a sevk etmeye gerek yoktur” kararını savunmaya çalışıyor. Daha da önemlisi şimdi Cumhurbaşkanlığı makamında bulunan Tayyip Erdoğan da büyükelçiler toplantısında tam siper savunmaya girişti!
Fakat Erdoğan’ın konuşmasını kim hazırlamışsa, bilinçaltında bir suçluluk duygusu var...
Mesela Erdoğan, herhalde cemaati kastederek “Biz onların, nerelere nasıl paralar savurduğunu biliyoruz” diyor. Bu ifadede, “Bizi para savurmakla suçlayanlar da temiz değil” kabulü var!
Yine, “Nerelerde kendilerine yemek masası ayırt ettiklerini... Bunu da biliyoruz” diyor. Oysa, mesele bu değil ki... Asıl mesele, AKP iktidarının, yargıyı ve polisi cemaate teslim etmiş olması değil mi? Kaldı ki, bu savunma, dört bakanı temize mi çıkarıyor?
***
Erdoğan devam ederek “Arkadaşlar biz onlardan daha güçlüyüz. Öyleyse bu örgüt 2015 Milli Siyaset Belgesi içinde yerini alacaktır. Bu artık böyle bir örgüttür” diyor.
Yani siz güçlü olduğunuz için mi cemaati tehdit kapsamına aldırıyorsunuz, yoksa gerçekten tehdit oldukları için mi?
Hem, “Biz onlardan daha güçlüyüz!” ifadesi, “Hem suçlu hem güçlü” deyimini hatırlatmıyor mu? Cemaat tehdit ise onları Türkiye’nin yargısına ve polisine egemen kılan siyasi iktidar ne oluyor?
Erdoğan’ın veya konuşmasını yazanın bilinçaltı ile devam edelim... Erdoğan, “En mütevazi hesaplamayla 17 ve 25 Aralık darbe girişiminin Türkiye’ye maliyeti 120 milyar dolar oldu. Eğer başarılı olsaydılar, eğer azmettikleri gibi Başbakanı, ‘dönemin Başbakanı’ yapabilselerdi, inanın bu maliyet kat kat fazla olacaktı” diyor.
Aradaki kelimeleri atarsak, “17-25 Aralık’ın maliyeti kat kat fazla olacaktı” cümlesi kalır! O maliyet ne olacaktı? Kendisi, “dönemin Başbakanı” olarak yargı önünde hesap veriyor olacaktı.
Yine Erdoğan, “Dört eski bakan üzerinden kurgulanmak istenen süreç, açık söylüyorum; 17-25 Aralık darbe girişimini yaşatmaya yönelik tamamen umutsuz bir süreçtir” diye konuşuyor.
Aslında “umutsuz bir süreç” var ama bu, yandaş dinbazların fetvalarıyla veya yandaş medyanın darbe yaygarası ile ortadan kaldırılamayan yolsuzluk lekesinden kurtulma çabası ile geçen süreçtir.
Fakat 1996’da, Refah-Fazilet hareketi içindeki yenilikçilerin iktidara geleceğini, Tayyip Erdoğan’ın Başbakan, Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanı olacağını söyleyen, “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” nin fikir babası, CIA’nın beyni Graham Fuller bile 2015 yılı içinde Erdoğan’ın halk nezdindeki desteğini kaybedeceğini söylüyor! Fuller, “Erdoğan, yolsuzluk suçlamalarına battı ve kendisinin giderek mantıksızlaşan, despotlaşan ve hayalperestleşen yönetimini eleştiren ya da karşı çıkan herkese .........ça saldırdı” diyor. (Ne olur ne olmaz diye Fuller’in kullandığı kelimeyi burada kullanmadım...)
Fuller, “Erdoğan, kurumlara zarar verme ve hem kendisinin hem de partisinin mirasını yok etme sürecinde” diyerek asıl tahminini yapıyor.
***
Dört eski Bakan için kurulan Meclis Soruşturma Komisyonu Başkanı Hakkı Köylü ise bakanlarla ilgili tapeler hakkında “Tapelerin imhası için toplantı yapmaya gerek yok. Muhalefetten bir arkadaşla oturur bunları tespit eder, imha ederiz” dedi!
Peki ama, ayakkabı kutuları ne olacak, yatak odalarındaki kasalar ne olacak, para sayma makinesi ne olacak?
Kayıt dışı paraları, tarihte ilk olarak sahiplerine faiziyle birlikte geri verdiniz... Paraları imha etmediniz...
Aslında aldığınız kararla çocuklarınıza bırakacağınız ismi imha ettiniz, farkında bile değilsiniz...