Erdoğan’ın sözleri Mankurt kafalara işlemez!
Su ucuz yorumu, ancak “Türk”ün manasını kavrayamayan “başka dünyalılar” yazabilir... Her şeyi o kadar kolay hallediyorlar ki. PKK ne istiyorsa ver gitsin!.
Mehdi Zana’nın karısı Leyla Zana, “Özerklik yetmez, bağımsızlık gerek” gibi lâf etmiş... Marksist dönmeler (belki de içten Marksistler hâlâ), hiçbir kıymet-i harbiyesi olmayan sözü ciddiye alıp, “Onlar bu noktaya geldi, gelin siz bir şeyler verin” demeye getiriyorlar... Eski Maocu Beyefendi döktürmüş her zamanki gibi:
“Ne var ki Zana’nın önerisi, bir kez daha Türkiye’nin Kürt sorununun geleceği sorusunu gündeme getiriyor? Bugün için cevap şöyle görünüyor: Türklerin büyük çoğunluğu şiddetten yaka silkti; sorunun yasak, baskı ve zorla çözülemeyeceği, Kürtlere kimlik haklarının tanınması gerektiği fikrini benimsiyor. Muhakkak ki ‘Vur kurtul’ (silahla bastır) diyenler gibi ‘Ver kurtul’ (bırakın ayrılsınlar) diyenler azınlıkta. Kürtlerin büyük çoğunluğu da şiddetten yaka silkti; denebilir ki, AKP’ye oy verenler dâhil, üç talepte buluşuyor: Yeni anayasanın Türkiye’yi yurttaşlar devleti olarak tanımlaması, okullarda Türkçe yanı sıra Kürtçe eğitim de yapılması, Kürt-çoğunluklu bölgeye geniş özerklik tanınması. Irak Kürtlerinin yöneticileri gibi çoğunluğu da Türkiye’yi düşman değil, değeri bilinmesi gereken dost olarak görmekte. Yani, eğer siyasi irade gösterilirse, Türkiye kendini bir yurttaşlar devleti olarak yeniden tasarlayarak Kürt sorununu çözebilir. Kürt taleplerini zorla, PKK’yı silahla bastırma iddialarında ısrarın ülkeyi bölünmeye götürme olasılığı ise yok değildir.” (Şahin Alpay, “Zana’nın önerisi nasıl ciddiye alınır?”, Zaman, 3 Ocak 2012)
Şahin Alpay Beyimiz, ölümü gösterip sıtmaya razı etmek için lâf cambazlığı yapıyor. Böyle “tip” adamlar basın-yayın organlarında bayağı var. Kim neyi nasıl anlarsa anlasın, bu tür propagandalar bitirilmeden PKK bitirilemez!
Eski Maocumuz, “Bölelim gitsin” derken, Başbakan Recep T. Erdoğan, önceki gün partisinin grup toplantısında -her nasıl olduysa- kızgın ama mantıklı sözler söyledi:
“Bu millet, bu ülke habis bir ur karşısında teslim olmayacak kadar asildir, güçlüdür, sağlamdır, en önemlisi de bir ananın çocukları, bir elin parmakları gibi birbirinin kardeşidir. Apo’ya peygamber diyenlerin Kürtlerin dinini Zerdüştlük sananların, her türlü kutsalı, manevi değeri çiğneyenlerin, gençlerin kanıyla beslenen vampirlerin bu topraklarda hiç bir şekilde muhatabı yoktur.”
Başbakan Recep T. Erdoğan’ın sözleri Şahin Alpay ve gibilerine cevabın ötesinde bir şamardır.
Ya Bülent Arınç?
Bu sözler karşısında “iki toplumlu devlet” arayışını nasıl tevil edecek?
Başbakan, keşke bu çizgiye ilk hükûmet kurduğunda gelseydi.
(Biz başından beri bunları yazmıştık. Sol liberallere, onların izine basan İslâmcılık tüccarlarına uyacağına biraz da bu milleti karşılıksız sevenler ne diyor, bir dinleyelim, deseydi... Bu çizgiye gelmesi çok cana mal oldu, çoook! İnşallah sözlerinin arkasında durur!)
***
Bugün aslında başka bir şey yazacaktım... Peyami Safa’nın 1936’da Hafta dergisinde Necip Fazıl Kısakürek’in Tohum piyesi üzerine değerlendirmesini... Necip Fazıl’ın Tohum’unu ve onun üzerine Peyami Safa’nın yazdıklarını takip ederseniz, yukarıdaki yazdıklarımla sıkı sıkıya bir bağ kurarsınız.
İyisi mi, “Tohum”u yarına bırakayım, “Mankurtluk”la, Şahin Alpay ve gibileri arasındaki bağı hatırlatayım!
Mekteptaşım, DTCF Yeni Türk Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nurullah Çetin’in Mankurtluk Külahı kitabı yeni çıktı.
“Mankurt” ne biliyor musunuz.... Geçmişin silinmesi ve “efendi”nin kölesi olunması... Büyük yazar Cengiz Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel romanıyla “mankurt” tipini dünya edebiyatına hediye etmiştir.
Prof. Dr. Nurullah Çetin’in “mankurt” tarifi bizim bu köşede tarif ettiklerimizle ne kadar uyuşuyor!
“Mankurt, Türk düşmanlarının Türk’e Türk düşmanlığı propagandalarını ilahî bir vahiy gibi dinleyip kutsal bir ayet gibi kalbine nakşeden, bunları huşu içinde derleyip bir muska gibi boynunda taşıyan ruhsuz, şuursuz, milliyetsiz, kimliksiz, kişiliksiz, vatansız, geçmiş hafızası silinmiş, gelecek hayali karartılmış bir iskelet, Amerika’nın, Avrupa Birliğinin, Ermenicilerin, Kürtçülerin ensesine oturup yularından tutup istediği yöne çektiği bir zavallıdır.”
(Prof. Dr. Nurullah Çetin, Mankurt Külahı, 2011, 144 s., Tel: (0505) 853 30 35