Erdoğan-Abdülhamid farkı!

Başbakan R. T. Erdoğan neden önceki söylediğini sonra yalanlıyor? Meselâ Öcalan’la görüşmeyecekti, görüşüyor; “BDP ile (yani PKK ile) Yeni Anayasa’yı halk oyuna sunarız” dedi, sonra diğer partilerle de görüşmemiz, gerekir mealinde konuştu.
Şu açık: Terör örgütü dediği PKK’nın yandaşlarıyla işbirliğine her zaman hazır. İmralı görüşmeleri de bunu teyit ediyor. Hiçbir netice alınamayacağı bile bile millet neden kandırılıyor? Şimdiye kadar terörün gayesinin ne olduğu çözülememişse bundan sonra asla çözülemeyecek ve iki ileri bir geri adımla PKK’nın hizmetine devam edilecek... Görüntü bu!
R. T. Erdoğan’ın, Anayasa’nın içinde “Türk” geçen ilk üç maddesiyle problemi var mı? 66. maddeye dokunacak mı? Kesin bir dille ve bir deklarasyonla halka bunu duyurmalıdır. PKK’ya ısındıra ısındıra vermek istiyor ama “ısındırma”nın da istiâb haddi aşılmak üzere!

***

R. T. Erdoğan’ın derdinin “Türk”le olduğuna defaatle şahit olduk. Onun bir “Osmanlıcı” olarak “Türk”le derdinin olmasını anlıyorum. Ona, ilk gençlik yıllarında kestirmeden öğretmişler: Osmanlı’yı yıkan Türk milliyetçileridir! Muhakkak ki öğretenlerden biri de dünürü Sadık Albayrak’tır. (Erdoğan’la bir kere Gazeteciler Cemiyeti’nin kokteylinde karşılaşmıştım, Sadık Bey’le gelmişti.) Çok seyrek de olsa rastlaşırsak, “Sadık Abi” derim. Esasta fikirlerimiz uyuşmaz; yalnız mert insandır; düşündüklerini dobra dobra söyler.
Ahsen Batur, “1200 Yıllık Sürgün- ‘Türk’ Sözünün Hazin Serüveni”nde Sadık Albayrak’ın “Hilâfet ve Kemalizm” kitabından şu sözlerini verir:
“Mustafa Kemal’in ve Ankara Hükûmeti’nin kahpeliklerini, sahtekârlıklarını şu ufacık mukaddimeye sığdıracak değilim. Demek isterim ki bu şekil değiştirmeler, bu zıtlıkları işleyebilmek için insan utanmazlıkta da kahraman olmalıdır. Hele dinsizlik olmadan haksızlığın, hayasızlığın bu derecesi tasavvur olunamaz.”
Bu sözlerin ideolojik bir zemini olduğuna göre R. T. Erdoğan’ın birtakım tereddütlerini yabana atmamak gerekir. Onun için teyakkuzda olunmalıdır.
Diyorum ki; R. T. Erdoğan, yere göğe koyamadığı Abdülhamid kadar “Türk” olabilseydi!
Ahsen Batur, kitabında Abdülhamid’in “Ben de Türk’üm” diyen altıncı Türk hükümdarı olduğunu belirttikten sonra ünlü tarihçi Prof. Dr. E. Ziya Karal’dan şu notu aktarır: “Sultan Abdülhamid, Türkçe bilmeyen Tunuslu Hayreddin Paşa’ya bir defasında öfkelenerek sert bir tonla ’Paşa! Paşa! Ben Türk’üm ve Türk kalacağım!’ de[miştir]. Bu şekilde konuşan başka bir Osmanlı padişahı yoktur.”
Üç gündür D. Ahsen Batur’un “Türk” sözünün tarihteki yerini incelediği kitabından bahsediyoruz. Aslında hepsini vermem gerekir. Veremeyeceğime göre, iyisi mi siz kitabı ısrarla arayın, bulun ve okuyun!

Yazarın Diğer Yazıları