Emperyalizme karşı tek yumruk olunmalı
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump'ın geçtiğimiz Pazar günü yaptıkları telefon görüşmesi sonrasında, Suriye-Türkiye sınırında güvenli bölge oluşturulması amacıyla Türkiye'nin bölgede operasyon başlatması kararı alınmıştır. Bu görüşme sonrasında Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada, "Türkiye, yakın zamanda Suriye'nin kuzeyine uzun süredir planladığı operasyon için harekete geçecek. ABD Silahlı Kuvvetleri bu operasyonu desteklemeyecek ya da bu operasyona dahil olmayacak." açıklaması yapılmıştı.
Türkiye, bu bölgedeki terör odaklarını temizlemeyi sürdürecektir. Türkiye'nin bu temizlik operasyonuna ABD destek vermeyeceğini açıklamıştır. Bölgedeki PKK ile bağlantılı Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Türk ordusunun karşı karşıya kalması bekleniyor. ABD'nin, İŞİD ile mücadelede inanılmaz askeri ve para yardımı yaptığı SDG ve YPG, Türkiye için bir tehdittir ve temizlenmelidir. Bu güçlerin PKK ile birlikte sınırlarımızdan sızarak operasyon yaptıkları birçok kez tesbit edilmiştir. Terörün kökünün tamamen kurutulması için PKK/PYD yanında YPG-SDG'nin de yok edilmesi gereklidir. Türkiye, SDG ve yahut diğer Suriye'nin bütünlüğünü, Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden terör odakları ile baş edebilecek güçtedir. Ancak, sözkonusu Barış Pınarı Harekatı sonunda SDG'nin elinde esir olarak tutulan ve kimine göre 10.000, kimine göre de aileleriyle birlikte 70.000 gibi sayıdaki İŞİD'li teröristin varlığı Türkiye'nin başına yeni çoraplar örebilecektir. SDG, Türkiye'nin bölgedeki müdahalesini bahane ederek sözkonusu İŞİD teröristlerini serbest bırakacağını açıklamış ve dünyayı tehdit etmiştir.
Trump'ın iç baskılar karşısındaki tavrı da ilginçtir. Pazar günü Türkiye'ye destek verip, 13 Kasım'da Erdoğan'ı Beyaz Saray'a davet eden Trump, önceki gün attığı düşmanca tweetleri ile gerçek yüzünü bir kez daha göstermiştir. Trump, Amerikan Kongresi'ndeki Demokratların kendisini görevden alma girişimi nedeniyle zor günler geçirmektedir ve zaten dengesiz olan kişiliği daha da bozulmuş, ne yazdığını, ne söylediğini bilemez haldedir. Bir insan müttefiki olan, stratejik ortağı olduğunu iddia ettiği bir ülke için 'ekonominizi batırırım, mahvederim, daha önce yaptım yine yaparım' diye tehdit savurur mu? Sizce Türkiye'nin dostu, müttefiği, hatta stratejik ortağı olduğunu söyleyen biri şu aşağıdakileri yazabilir mi?: "Türkiye, benim büyük ve emsalsiz bilgeliğimle sınırları aşmak olarak değerlendirdiğim bir şey yaparsa, Türk ekonomisini yıkıp ve yok edeceğim (daha önce yaptım). (Türkiye'nin) Avrupa ve diğerleri ile birlikte, yakalanan IŞİD'lileri ve ailelerini gözetmeleri gerekiyor. ABD, IŞİD'in yüzde 100'ünün yakalanması da dahil olmak üzere, beklenenden çok daha fazlasını yaptı. Şimdi bölgedeki diğerlerinin kendi bölgelerini korumalarının zamanı geldi." Trump'ın bu tehdidini kabullenmek mümkün değildir. ABD heryerde karşımıza dikilmekte ve haklı olduğumuz birçok konuda düşmanca tavırlar sergilemektedir. Kıbrıs'ta, Ege'de, Doğu Akdeniz'de, Irak'ta, Suriye'de boynunun ölçüsünü aldıkça hırçınlaşmakta ve saldırmaktadır . Türkiye'nin , ABD ve hatta Nato ile ilişkilerini gerçekten titiz bir şekilde gözden geçirmesinin zamanı gelmiştir.
Emperyalizmin, kan emici vampirlerin, gerçek yüzü işte budur! ABD neyse, Fransa ve Almanya da odur. Renk vermeden kapalı kapılar ardında iş çeviren İngiltere de dost değildir. Bu düşman ittifaklarına karşı birlik olmak zorundayız.
***
Emperyalizm, Kıbrıs'ta da yıllardır çirkin yüzünü göstermektedir. Yıllardır KKCT Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'yı uyarmaya çalışmaktayız. AB ve ABD'nin yolunda yürüme diye demediğimizi bırakmadık. Federasyon'un bir kandırmaca olduğunu, AB ve ABD'nin bir oyunu, tezgahı olduğunu, esas hedefin Türkiye'yi Kıbrıs'tan ve bölgeden çıkarmak olduğunu, Kıbrıs Türküne azınlık statüsü biçtiklerini söylüyoruz, yazıyoruz, ne var ki Akıncı anlamak istemiyor. Bu güçlerle bağı, ilişkisi nedir ki, KKTC hükümetini, Meclis'ini, halkını, Anavatan Türkiye'yi karşısına alabiliyor? Bu ne biçim gaflettir? Kıbrıs Türkünün milli davamız etrafında birleşmesi gereken bir dönemde Akıncı, halkı bölecek, kutuplaştıracak eylem ve söylemler içerisindedir. Emperyalizmin adam kullandığını, işi bitince de bir limon gibi sıkıp çöpe attığını bilmiyor mu? Çökmüş bitmiş federasyondan vazgeçmek için kimden çekiniyor? Neden devletine, halkına sahip çıkmıyor? Federasyon yenilgisini kabul edip niye pes etmiyor? Bu inat, bu koltuk hırsı neyin nesidir, nasıl açıklanabilir?
Akıncı karar vermelidir; ya emperyalist Batı'nın icadı federasyon maskaralığı peşinde koşup, yokolup gidecek ya da başında bulunduğu devletine sahip çıkarak hak edeceği takdir ve saygıyı görecek!!!
Yüce Tanrı'mız, Barış Pınarı Harekatı'na başlayan kahraman Mehmetçiğimizi korusun, muzaffer eylesin…