‘Düzeltme ve cevap’ (2)
Hrant Dink Vakfı’nın, vekilleri Av. Fethiye Çetin ve Av. Diğdem Portakal’ın 1 Ekim 2012 tarihli, Beyoğlu 10. Noterliği kanalıyla gönderdikleri “Düzeltme ve Cevap” başlıklı “yorumlarını” dün vermeye başlamıştım. Bugün son bölümü veriyorum:
“Nefret söyleminin ve ayrımcılığın, şiddete yol açtığını en yakıcı biçimde yaşayan Hrant Dink Vakfı, ırkçılık, ayrımcılık ve ötekileştirmenin üretilmesi araçlarından biri olan medyanın sivil denetiminin önemini gözeterek gazetelerde insan hakları ve farklılıklara saygıyı güçlendirmek, haber ve köşe yazılarında kullanılan ayrımcı dil ve nefret söylemine dikkat çekerek farkındalık yaratmak ve yazılı basında nefret söylemi ve ayrımcı dil kullanılmasından vazgeçilmesini temin etmek amacıyla 2009 yılından bu yana ‘Medyada Nefret söyleminin izlenmesi’çalışması yürütmektedir.
Bu çalışma kapsamında tüm ulusal gazeteler ve sayısı 1000’i bulan yerel gazete taranmakta ve ırkçı, ayrımcı, ötekileştiren ve hedef gösteren bir söylemle kaleme alınmış haber ve köşe yazıları, periyodik medya izleme raporlarıyla sivil toplum örgütlerine, basın yayın kuruluşlarına, basın meslek örgütlerine gönderilmekte ve nefretsoylemi.org sitesinde yayınlanmaktadır.
Medyada insan hakları ve azınlıklara yönelik daha saygılı ve bilinçli bir dil kullanılmasını teşvik etmek amacıyla konuyla ilgili alanlarda çalışan ve uluslararası tanınırlığı olan akademisyenlerin katılımıyla paneller düzenlenmekte, üniversitelerde nefret söylemi üzerine toplantılar yapılmakta, bulgular örnekler üzerinden tartışılmaktadır.
Arslan Tekin tüm yazılarında; kendisi hakkında nefret söylemi ürettiği değerlendirmesi yapıldığı için ‘nefretçiler’ olarak adlandırdığı grubu, Hrant Dink Vakfı’nı ve yandaşları adı altında isimler de vererek kimi yazarları ve gazetecileri aşağılayıcı bir üslup ile tehdit ederek, şiddet eylemlerini meşrulaştırıyor, bununla yetinmeyerek ‘.. ‘Nefret söylemcileri’ beslemedir, adidir alçaktır, şerefsizlerdir’ cümleleri ile hakaret ederek, kamuoyunda olumsuz algı oluşturarak açık bir hedef gösteren ifade biçimi kullanıyor. ‘Nefret söylemcileri acaba Hrant’ı sırtından geçinmek için kendileri mi öldürttü?’ sözleriyle, Dink’in eşi, çocukları ve kardeşleri tarafından kurulan Hrant Dink Vakfı’nı, Hrant Dink’i öldürmüş olmakla itham etmekle kalmıyor, nefret ve düşmanlık içeren sözlerini, ASALA/PKK işbirliği iddiasına kadar vardırıyor.
Söz konusu yazılar, etnik kimlik vurgusu yaparak belli bir grubun doğal tehdit unsuru oldukları algısını yaratıyor. ‘Bunların her biri askerimize sıkılan kurşundur’sözleriyle acılı asker aileleri ile müvekkil vakıf arasında husumet yaratmaya çalışıyor, asker ölümleri nedeniyle toplumda oluşan tepkileri ve acıları kullanarak kendisini ‘eleştirilemez- dokunulamaz’ bir konuma yerleştiriyor.
Bu nedenlerle; belli bir sorumluluk taşımayan ve AİHS’nin ilgili maddelerinin kısıtlamalarına dahi uymayan bu metinlerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.”
***
“Nefret Söylemcileri”nin yorumu burada bitiyor. Haftaya ben konuşacağım!