Dünyayı karıştıran kepçe: ABD
İsrail, ABD’nin müthiş gücünü yanında hissetmese ne Filistin’in büyük bölümünü işgal edebilir ne de şimdi Gazze’de yaptığı gibi sivilleri acımasızca öldürebilirdi.
Aslında ABD’nin ilk günahı değil bu.
Dünyanın neresinde bir huzursuzluk, karışıklık, savaş, kan ve gözyaşı varsa arkasından çoğu kez ABD çıkıyor.
Bize de az çektirmediler.
1960, 1971, 1980 darbeleri ile 2016’daki FETÖ darbe girişiminde de ABD’nin parmak izleri var.
1964’de Kıbrıs’ta Türklere yönelik zulmü önlemek için yapacağımız askeri müdahale dönemin ABD Başkanı Johnson’un gönderdiği tehditkâr mektupla önlendi.
PKK’yı başımıza bela eden de onlardan başkası değildi.
Terör örgütüne şimdiye kadar binlerce tır silah ve mühimmat gönderdiler.
Buna karşın müttefiki bize parasını peşin ödediğimiz savaş uçaklarını bir türlü teslim etmediler.
Yine ABD’nin Irak, Suriye, Libya ve Afganistan’a yaptığı müdahaleler bu ülkeleri krizlere, bitip tükenmeyen savaşların içine sürükledi, milyonlarca insanın hayatını zindana çevirdi.
Günahları bunlarla sınırlı değildi.
Demokratik yollarla seçilen başbakan Muhammed Musaddık’ın darbeyle devrilmesinde rol oynamasalar İran’da bugün belki çok farklı bir rejim olurdu.
Şili’de sosyalist Devlet Başkanı Salvador Allende’yi darbeyle düşürüp yerine diktatör Pinocet’in getirilmesinde de birinci derecede rol oynadılar.
Honduras’tan Haiti’ye, Guatamela’dan Kongo’ya yaşanan pek çok darbe ve darbe girişiminde de direkt ya da dolaylı rolleri vardı.
Vietnam Savaşı’na ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Milyonlarca asker ve sivili hayattan kopartan korkunç bir savaştı bu. Ve savaşın sorumlusu ABD’ydi.
Kuzey ve Güney Kore arasında yaşanan ve yine milyonlarca insan için bedeli çok ağır olan savaşta fail olarak sahnede yine onlar vardı.
...
Sonuç olarak diyeceğim şu:
İnsanlığın huzura kavuşması ancak ve ancak ABD’yi frenlemekle, elinde tuttuğu dünyayı karıştıran kepçeyi almakla mümkün olabilir.
BAŞARILI OLAN KALSIN, BAŞARISIZ OLAN GİTSİN
Bizim Süper Lig kulüplerini yöneten kadroların eleştirilecek çok yanları var.
Alt yapıya önem vermiyorlar, yurt dışından yaptıkları transferlerde bazen derin hayal kırıklıkları yaratıyorlar, bütçelerinde gelir-gider dengesini ayarlayamıyor kulüplerini milyarlarca liralık ağır borç yükleri altına sokuyorlar.
Ama söz konusu yöneticilerin çok beğendiğim, saygı duyduğum bir yanları olduğunu da belirtmek zorundayım.
Takımları birkaç hafta iyi sonuçlar alamamışsa teknik direktörleriyle yollarını hemen ayırıyorlar.
Başakşehir, Gaziantep Futbol Kulübü, Kayserispor, İstanbulspor, Samsunspor, Beşiktaş, Ankaragücü, Trabzonspor, Pendikspor, Konyaspor ve Alanyaspor 10 hafta önce lige başladıkları teknik direktörleri başarısız oldukları için gönderip onların yerine yeni isimlerle anlaştılar.
Gazetelerin spor sayfaları ile televizyonların spor programlarında ayrıntılı olarak yer alan bu bilgileri hatırlatmamın nedeni, CHP’lilere futbol kulüplerinin teknik direktör politikalarını benimsemelerini önermek içindir.
Önümüzdeki günlerde toplanacak kurultayda Parti Tüzüğü’ne “Seçim kaybeden genel başkan kadrosuyla birlikte görevini bırakır. Yerlerine bir hafta içinde toplanacak kurultayda yeni isimler seçilir” maddesi eklense iyi olmaz mı?