Dolarda 'Lale Devri' fazla sürmeyecek!
Dolar/TL'de son haftalarda yaşadığımız 'Lale Devri' yavaş yavaş sona yaklaşıyor. 1718-1730 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu da yaşadığı sorunlara karşı kısa bir mola vermiş, keyifli günler başlamış, ancak halının altına süpürülen iktisadi ve siyasi sorunlar daha sonra çok acı bir şekilde kendisini göstermişti.
Dolar/TL'ye de baktığımızda, keşke bu keyifli hava devam etse. Ancak düşüşün sebebi olarak, Türkiye'nin reformlar sonucunda yüksek teknoloji içeren mallar üretmesine bağlı, ihracat gelirlerindeki bir patlamayı, buna bağlı rezervlerin tıka basa dolarla dolduğunu söyleyemiyoruz.
Dolar/TL faiz artırarak getirdiğimiz sıcak para ile teknik olarak çok önem verdiğimiz 200 günlük ortalaması olan 7,30 seviyesine kadar geri çekildi. Ancak geçmişteki örneklerde bu ortalamanın altına kaysa da, sonradan yukarı çıktığını gördük. Kur neden yükselir dediğimizde şu gerekçeler karşımıza çıkıyor:
1- Enflasyon Türkiye'de güçleniyor. Enflasyon arttıkça da Lira değer kaybedecektir. Ne yazık ki tarım ve sanayinin sorunları devam ediyor. Tarımsal üretimin ülkemizde çökmesi gıda fiyatlarını yukarı çeken önemli bir etkendir. Buna bir de salgının eklenmesi üretimi azaltırken talebi artırmış, doğal olarak da gıda fiyatları ralli yapmıştır.
Gıda da işler önümüzdeki dönemde daha da kötüleşecek, zira küresel gıda fiyatları salgın tesiri ile Aralık'ta üst üste yedinci ayda da artışını sürdürdü. FAO Gıda Fiyat Endeksi, 2020 boyunca üç yılın en yüksek seviyesine ulaştı.
2- Türk sanayii tedarik ve dışa bağımlılık sorunlarını çözememiştir. Türk sanayisi çalıştığında yarı mamul ithalatı yaparak kuru yükseltmekte, çalışmadığı zaman ise durgunlukla işsizlik yaratmaktadır. Salgın ile tedarik zincirlerindeki sorunlar, çalıştıkça ithalatın artması sanayi ürünlerinin fiyatlarını yukarı çekecektir.
3- Dünyadaki toparlanma sürecine paralel olarak karşımıza çıkacak olan emtia fiyatlarındaki artış eğilimleri, petrol ve sanayi mallarının maliyetleri üzerinden Türkiye'de enflasyonu kuvvetlendirecektir.
4- Yabancı yatırımcıların Türkiye'ye olan ilgisinin artmasına neden olan sözde reformlar hala ortada yoktur. Bu ihmali önümüzdeki aylarda yabancı kurum raporlarında gördüğümüz zaman şaşırmamız gerekir. Özetle bu eylemsizlik AKP ekonomi yönetimine açılan krediyi bitirecektir.
5- AKP'nin algı operasyonu kapsamında gündemi ekonomiden uzaklaştırmak isterken, Boğaziçi Üniversitesi konusunda olduğu gibi, toplumda derin ayrılıkları ateşlemesi yatırımcıların Türkiye'ye bakışını olumsuz etkileyecektir. Ne yazık ki Batı ülkelerine göre Türkiye artık demokrat değil otoriter bir ülke olarak tanımlanmaya başlamıştır.
Kurda ana sorun rezervlerin boş, hatta eksi olmasıdır. 50 milyar dolar açık veren bir Türkiye, sıcak para ile bu açığı ne zamana kadar kapatabilir? Borç para ile kuru sonsuza dek kontrol etmek mümkün müdür? Üretim yerine tüketmek, ithal etmek ana mantık ise, bu işin sonunda kur tekrar tırmanışa geçmez mi?