Dış finansman riskleri artıyor!
Geride bıraktığımız hafta sonu kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Türkiye'nin notunu açıkladı. BB- seviyesindeki kredi notunu teyit etti, görünümünü durağan'dan negatif'e çevirdi.
Ancak Fitch tarafından yapılan açıklamalara baktığımızda, 3 Temmuz'da yaptığı son değerlendirmeden sonra, Türk ekonomisine getirdiği eleştirilerin dozunu oldukça artırmış olduğunu gördük.
Notun aynı kalması, ancak görünümün negatife çekilmesi önümüzdeki dönemde not indiriminin öncü işareti olarak değerlendirilebilir.
Notun 'yatırım yapılabilir' seviyeden düşük olduğu, bu nedenle düşse de öneminin olmadığı şeklindeki görüş son derece yanlıştır. Zira Türk Hazinesi borçlanma için yurtdışı piyasalara çıktığında yatırımcılar ülke riski hakkında Fitch, Moody's veya S&P gibi kurumlar tarafından verilen notlara bakarak borç vermekte, faiz belirlemektedir. Not ne kadar yüksek olursa o kadar yabancı sermaye Türkiye'ye giriş yapacaktır. Tersi durumda da çıkışlar artacak, faiz maliyeti büyüyecektir.
Fitch'in negatife çektiği görünümün gerekçeleri ise oldukça önemli. Önlem alınmaması halinde Türkiye'nin başının kurla daha büyük belalara gireceğini üstü kapalı bir şekilde söylüyor. Rapordan önemli cümleleri tırnak içinde gösterdik, altlarına ise yorumlarımızı yazdık:
"Merkez Bankası'nın sınırlı bağımsızlığı ve olaylara yavaş yanıt verme geçmişi, politikanın yeterince sıkılaşmaması riskini artırarak, daha fazla dış dengesizliklere, piyasa istikrarsızlığına ve daha düzensiz bir duruma neden olmakta…"
Merkez Bankası'nın siyasi direktifle faiz indirmesinin negatif reel faize (faizlerin direktifle enflasyon altına indirilip Lira'da kalan yatırımcıların enflasyon nedeni ile zarar etmesi) yol açtığı daha önceki açıklamalarında da mevcuttu. Negatif reel faiz, yatırımcıların Lira'dan kaçmasına ve dövize yönelmesine neden olmuştur. Sonuç olarak piyasalardaki denge de bozulmuştur.
Ayrıca Banka'nın '2018 Brunson Şoku' sonrası düşen enflasyona paralel faiz indirmekte gecikmesi, şimdilerde ise yukarıda anlattığımız 'negatif reel faiz' ile piyasa gerçeklerine aykırı davrandığına işaret edilmektedir.
"Döviz rezervlerinin azalmasının, zayıf para politikasına ait kredibilitenin ve kısmen güçlü bir kredi teşviki ile beslenen büyük bir cari açığın, dış finansman risklerini daha da artırdığı…"
Rezervlerden 60 milyar dolarlık satışa, kamu bankalarının 12 milyar dolarlık döviz açıklarına rağmen, kurun yukarı çıktığı bir süreç yaşanıyor.
Hükümetin Merkez Bankası eliyle yürüttüğü para politikasının zayıf kalması, bir de tüketimin kredilerle artırılması, Türkiye'nin dışa bağlı üretim sisteminde çok daha fazla ithalat yapılarak rezervlerin boşalmasına neden olmuştur.
2020 ilk altı ayında verilen 18,2 milyar dolarlık cari açık 'Virüs' nedeni ile duran iç ve dış talep karşısında yine de yüksek bir rakamdır. Geçmişte ekonomide işler düzeldiğinde 40 ile 80 milyar dolar arası verilen açıklar dış finansman riskimizin sürekli gerekçesi olmuştur.
Ancak günümüzde dışa bağlılık oranının sadece imalatta değil, tarımda da artması, iç ve dış yatırımcıların beklediği reformların yapılmamış olması, gündemin popülist konularla meşgul edilmesi, önümüzdeki dönemde de ekonomide riskleri artırmaktadır.
Sözün özü, sorunları görmezden gelerek, şapkadan tavşanlar çıkartarak bakalım nereye kadar idare edeceğiz?