Denizli’de bir şeyler oluyor
Denizli’de bir şeyler oluyor. Millî Mücadele yıllarında Denizli müftüsü olan Ahmet Hulusi Efendi’nin “İşgal edilen memleket halkının silaha sarılması haktır.” sözlerinden ilham almış gibi Denizlili gençler, Denizlili akademisyenler silaha sarılmış. Mefkûre silahına, ilim silahına.
Berkan Sözer, Uğur Baş gibi ağabeylerinin çevresinde toplanan gençler, Mefkûre Mektebi adını verdikleri ocakta yıllardır kendilerini yetiştiriyorlar. Bir yandan da on yıldan beridir çıkardıkları Yeni Ufuk dergisini yaşatmaya çalışıyorlar. Merkez Denizli ama gençler yurdun dört bir yanından. Yılın belli günlerinde Denizli’de bir araya gelip kendilerini eğitiyorlar. Denizlili yardımsever, milletsever esnaf da bu oluşuma katkıda bulunuyor.
Denizli’de bir şeyler oluyor. Pamukkale Üniversitesi’nde Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü kurulalı ancak on yıl oldu. Nergis Biray Hocanın derleyici toplayıcı, yönlendirici idaresi altında bir araya gelen genç akademisyenler Türk Dünyası, Tük lehçe ve edebiyatları ile ilgili nice çalışmaya imza atmışlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılına armağan ettikleri Türk Dünyası ve Çağdaş Türk Lehçeleri adlı eserde onların nice çalışmasına tanık oluyoruz. Denizli bir örnektir; 1980’lerden beri Türk Dünyası çalışmaları yurdun her yanında yükseliyor.
Denizli’de bir şeyler oluyor. Eski dostumuz, ilahiyatçı ve felsefeci İsmail Yakıt gençlerle meşgul oluyor, onları eğitmeye devam ediyor. Bir yandan da ataları gibi önemli olaylara tarih düşürüyor.
Denizli’de bir şeyler oluyor. Bir başka eski dostumuz Hasan Kallimci çocuk kitaplarına devam ediyor. Onlarca Türk destanını çocuklarımız için hazırlamış olan Kallimci şimdi de Kâşgarlı Mahmud’un ve Yusuf Has Hâcib’in romanlarını yazdı. Ortaokul çocuklarının anlayacağı dille.
Denizli aslında, bütün ülkeye yayılma istidadı gösteren bir fişektir. Bir yandan PKK ve uzantıları, bir yandan Fetö ve onu başımıza saranlar, bir yandan selefî akımlarla, tarikat ve cemaatlerle ülkemizi Orta Çağ karanlıklarına geri götürmeye çalışanlar karşısında, yalnız Denizli’de değil memleketin her tarafında “Ne oluyor, nereye gidiyoruz?” sesleri yükselmeye başlamıştır. İlk işaret fişeklerinden biri de Denizli’de atılmıştır.
Tıpkı Kuvâ-yı Milliye gibi bir direniş mevcuttur. İçten içe bir direniş. “Hayır böyle olamaz, böyle olmamalıdır.” diye ses yükseltmeye başlayan bir direniş. Denizli’nin Ahmet Hulusi Efendileri, Batı Anadolu’nun zeybekleri, Ankara’nın seğmenleri ayağa kalkmıştır: Bu memleket yabancıların ayakları altında çiğnenemez; millî varlıklarımız; limanımız, madenimiz, toprağımız devredilemez. Ülke yönetimi Orta Çağ anlayışına bırakılamaz.
Şimdi gençliğin heyecanıyla bilimin nesnel gerçeği bir araya gelmek zorundadır. Ne yalnız heyecan, ne yalnız bilim! İkisi bir arada yürümelidir. Denizli’de ve ülkenin her yanında böyle bir zemin vardır ve mutlaka heyecanla bilim kucaklaşmalıdır.
Heyecanın kaynağı millet aşkıdır, sanat sevgisidir, öğrenme merakıdır. Bilimin kaynağı evrenin kendisidir. Sonsuz evren, kendisini tanıma, keşfetme imtiyazını insanoğluna vermiştir.
Denizli’de bir şeyler oluyor, ülkede bir şeyler oluyor. Genç ruhlar çarpıyor, genç bedenler kımıldıyor. Bu rüzgârın karşısında hiçbir cin ve hiçbir kin duramaz.