Cumhuriyet'in kaderi ve toplulaştırma!
Cumhuriyet denildiğinde, "kulluktan vatandaşlığa geçiş"ten bahsedilir. Buradaki kulluk, Allah''a olan kulluk değil, Padişah''ın şahsında o zaman için toprağı elinde tutanlara kulluktur! Padişaha tabi olan halk "teba" idi. Yani tabi olan! Padişah, kendi memurlarına da "kullarım diye hitap ederdi!
Cumhuriyet, işte bu tür kulluğu kaldırırken, köylünün kalkındırılmasını esas almıştır. Atatürk, kendi sağlığında toprak reformunu hayata geçiremedi. İnönü de 11 Haziran 1945 tarihinde "Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu" çıkardıysa da toprak reformu yapamadı, çünkü buna karşı çıkan toprak ağaları "Yeter, söz milletin" sloganıyla ve dini de kullanarak halkı ikna etti.
***
Yine de Atatürk, "Çoban Sülü"den Cumhurbaşkanı çıkaracak bir düzenin temelini atmıştı. Çoban Sülü, her ne kadar çiftçinin babası sayılsa da toprak reformunu uygulamamıştır. 1973''te adı "Toprak ve Tarım Reformu" olan kanun, Doğu ve Güneydoğu Anadolu''da toprakları yine ağaların elinde bırakmış, ağaların çoğu da bu gücü elde tutmak için önce tarikat yapılanmalarını sonra da terör örgütünü kullanmıştır. Özellikle Güneydoğu''nun kaderi toprak ağaları, tarikat ağaları ve sonra da terör ağaları tarafından şekillendirilmiştir.
Yine de cumhuriyet bilincini benimseyen köylü, çocuklarını okutarak ülkenin yönetimine müdahil olmaya çalışmıştır. Son dönemde AB baskısıyla ve AB parasıyla, üretmeyen çiftçiye "doğrudan gelir desteği" verilmiş böylece nüfus arttığı halde, üretim belli bir seviyede dondurulmuştur.
***
Son birkaç yıldır da "tarım arazilerini toplulaştırma" adı altında yeni bir proje uygulanıyor. Uygulamada, seçilen alanın tamamı kamulaştırılıyor, tarlaların içinden yol, sulama kanalı geçiriliyor ve çiftçiye kendi toprağından yüzde 10 daha küçük ama başka bir yerde toprak verilebiliyor. Toprak daha büyükse, öncelikle eski sahiplerinden birine sunuluyor, alamazlarsa satılıyor.
Mesela Sözcü''nün 20 Eylül 2021 tarihli haberine göre Konya''nın Kadınhanı ilçesine bağlı Atlantı Mahallesi sakinleri toplulaştırmada verimli arazilerinin ellerinden alındığını, yerine taşlık arazi verildiğini, sulama sistemi de kurulmadığını bildirdi.
Atlantı Mahalle Muhtarı Satılmış Vural, "Şu an burada 5-6 bin dönüm arsa alan şirketler var ve bunların kim olduğunu bile bilmiyoruz." diyor.
Konuyla ilgili kanunlar, "toplulaştırma" alanlarındaki su kaynaklarının da gerçek veya tüzel kişilere veya yabancılara tahsis edilmesine izin veriyor!
Bizzat bana gelen bilgilere göre Edirne köylerinde de araziler "toplulaştırma" adı altında küçültülüyor ve uygulamanın yapıldığı arazideki bütün ağaçlar kesiliyor! Çünkü kereste iyi para ediyor ve iktidarın nakit paraya ihtiyacı var!
***
Atatürk, "Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir" veya "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" derken, kendi toprağını eken biçen, bu varlığa dayanarak bilimsel ve teknolojik hamlelerde bulunabilen bir Türkiye hayal etmiş ve bu sebeple, üreten köylüyü, "milletin efendisi" ilan etmişti.
Şimdi ise köylü uyanmasın; vatanın, tarım toprağıyla, su kaynaklarıyla ve ormanlarıyla altından çekilmekte olduğunu görmesin, görse bile geçici nakit destekler karşılığında sussun diye yeniden tarikat ağalığı sistemine geçiş yapıldı!
Cumhuriyet''in bütün siyasi değerlerine hakaretler edilirken temel dayanağı olan köylü-çiftçi de işte böyle yok ediliyor! Köylerin, büyükşehirlere bağlanıp mahalle yapılmasının sebebi de budur!
***
Türkiye''de 150 yıldır, işte bu mücadele yaşanıyor! Kavga Anadolu ve Trakya topraklarının mülkiyeti içindir. Siyasi partiler, tarikatlar, darbeler hep parsadan pay kapmak içindir!
Türk Milleti, şimdi vatandaşlıktan, tarikatların ve şirketlerin kulluğuna mı geçecektir ormanına, suyuna, kuşuna, böceğine, taşına toprağına sahip çıkarak cumhuriyetin şerefli vatandaşları olmak için siyasi partilere bizzat müdahale mi edecektir; buna karar vermek durumundadır.