Çocukça düşünelim dünya güzelleşsin!..
Çocukça ve olabildiğince saflığımla diyorum ki:
“Bu dünyada kardeşçe yaşamak varken…
Dünya hepimize yetecek kadarken…
Savaş denilen ölüm oyunla, masum insanlar ölmesinler?” diyorum.
*
Sakın ola ki “Kurunun yanında yaş da yanıyor” denilmesin.
Kuruyu yakan da yanması için yaşı kurunun yanına koyan da aynı insan.
*
Olan hep masum vatandaşa oluyor!..
Bedel ödüyor!..
Acı çekiyor!..
Yetim, öksüz, kardeşsiz, evsiz, kalıyor!..
*
Kendi dünyasında dahi iyi…
Daha mutlu, daha huzurlu ve hayalleri olan…
Pes etmeyen…
Seven…
Âşık olan…
Hüzünlenen…
Ağlayan…
Oyunlar oynayan…
Şarkılar söyleyen…
Karşı tarafın acısını, acısı bilen…
Haline şükreden veya aç oluşuna isyan eden insana oluyor, savaşın olduğu yerde, her ne oluyorsa!..
*
Şu ya da bu nedenle, bahaneleri ne olursa olsun masum insanları öldürenler; “Kazdıkları kuyuya kendileri düşsünler” diyebiliyorum ancak.
Çocuksu yüreğimden başka da bir şey geçmiyor.
*
Geçiyor aslında, geçmez olur mu hiç?
Hem de öyle güzel şeyler geçiyor ki onları bir başka zaman paylaşmak isterim.
*
Şimdi çocuksu yüreğimin sesini dillendirmek istiyorum.
Çocukça kardeşliği yaşamak istiyorum bu halimle.
Çocukça oyunlar oynamak istiyorum.
Hiç tanımadığım biriyle karşılaştığımda, kare bir masada -karşılıklı olarak yudumladığımız çayın eşliğinde- sohbet ederek, onunla dost olmak istiyorum.
Karşımdaki çocuğun, çocuksu dünyasına girmek isterken, o çocuğun benim dünyama girebilmesi için de dünyamın kapılarını ardına kadar açıyorum…
*
Ne yani, kötü düşünceler mi bunlar?
Hangi birimiz çocukken böylesine güzel…
Saf…
Temiz…
Güvenilir bir şekilde ve samimi olarak birbirimizle yaşamıyorduk ki?
*
Oysa dünlerde, dünyanın en masum çocukları olan ve bugünlerde dünyayı yönetenlere ne oldu da İsrailli çocuğa, Filistinli çocuğu öldürmesi için emirler yağdırıyor.
Anlayamıyorum!..
*
Hiç tanımadığı…
Kendileri gibi işinde gücünde olan…
Büyümek, evlenmek, çoluk-çocuğa karışmak, birlikte insanca yaşayarak yaşlanmak isteyen, belki de hayatında hiç görmediği…
Belki de kendisinin bile hayatına dokunarak hayatını güzelleştirecek olan Filistinli yaştaşını…
Yaşlısını…
Gencini…
Çocuğunu, gözünü kırpmadan öldürebiliyorlar.
*
Sahi, büyük olanlar derdiniz ne sizin?
Silaha harcayacağınız paraları;
Bilime…
İlime…
Spora…
Sanata…
Kültüre…
Ve insanlığın yararına harcamak varken, insanı yok etmek için harcamak, sizi nasıl mutlu edebiliyor anlayamıyorum!..
*
Biliyorum sizleri hiçbir zaman da anlayamayacağım…
Yaşım büyük, ancak yüreğim hâlâ çocuk.
Varsın olsun…
Müslüman’ı camide…
Hristiyan’ı kilisede
Yahudi’si havrada (sinagogda)…
Alevi’si cem evinde bir araya geldiklerinde, kime ne için dua ediyorlar artık onu bile anlayamıyorum.
Ve yarın, aynı Allah’a inananlar -ki ona hesap vereceklerini biliyorlar- büyük küçük masum insanları öldürürlerken, ‘öldürme emrini verenler’ nasıl bir savunma yapacaklar bilemiyorum…
*
Ben çocuk yüreğimle ve yetişkin aklımla böyle düşünüyorum.
Çocukları dünyaya karşı kindar yetiştirmeyin, diyorum…
Her ülkenin bir Hacı Bektaş-i Velisi…
Bir Mevlana’sı…
Pir Sultan’ı…
Yunus Emre’si vardır, biraz da bunlara kulak verilsin istiyorum.
Madde varsa onu dengede tutan da maneviyattır, diyorum.
Başka da bir şey istemiyorum bu dünyayı yönetenlerden.
*
Hani, büyükler çocuklara:
“İstersen ve çalışırsan başarırsın” diyorlar ya, ben de büyüklere:
“İsterlerse dünyanın güzelleşmesine katkı sunabilirsiniz, üstelik de saygıyla anılırsınız.” diyorum.
Bugün, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, dünyada saygıyla anıldığı gibi.