Çıplaklık, sevicilik, gericilik
Voleybol takımımızın Avrupa Şampiyonu olmasından çok, takımımızda yer alan bir “aykırı” kadınla voleybolcu kadınların giyimleri tartışıldı.
Takımımızın yarı final maçını ve final maçını seyrettim. İlk defe ekrandan, kadın veya erkek, voleybol maçı seyrediyordum. (Diğer tür maçları da seyrettiğim yok ya gerçi.) Rahmetli Mehmet Gül sporla ilgiliydi. Kulüp başkanlığı da yapmıştı. Beni kadın voleybol takımının maçına götürmüştü. Bütün ilgim o kadar. Orada maçtan çok bir takımın antrenörü dikkatimi çekmişti. Oyuncularına durmadan işaret ediyor, sesleniyor, koşuşturuyordu.
Yarı final maçında üçüncü sette takımımız yenilince, maç bitti sanmış, canım sıkılmış, ekranı değiştirmiş, haberlere dönmüştüm. Meğer maç bitmemiş. Tesadüf açtığımda son birkaç dakikasını seyretmiş, üzüntüm sevince dönmüştü. Tabiî final maçını sonuna kadar seyrettim. (Türkçe notu: İzledim/takip ettim değil; seyrettim/gördüm.) Kıran kırana maç sona erince bizim sevincimiz de maçı anlatan spikerin sevinciyle aynıydı!
Maçı kazanmamız büyük yankı buldu. Yankı iki türlü: Maçta büyük performans gösteren, onun için olsa gerek vazgeçilmeyen/geçilemeyen “sevici” oyuncuya oyuncuların giyimlerine... Ve Türkiye’nin kazandığı şampiyonluğa... Halk ne sevici kadını, ne açıklığı gördü; sadece ve sadece şampiyonluğa odaklandı.
Oyuncuların giyimlerine gelinceye kadar... Türkiye’nin ne kadar çıplaklaştığını, sokağa bakınca, ekranlara bakınca görüyorsunuz. Bile bile alabildiğine açılıyorlar.
Sokakları bilemem ama ekranlarda olmayacak şekilde, olmayacak rolde açılıp saçılıyorlar. Sadece ve sadece çıplaklığı seyrettirerek reyting alacaklarını düşünüyorlar. Öyle sanıyorum ki, çok insanı bıktırıyorlar, ekranlardan uzaklaştırıyorlar.
Şu var: İktidar, kişi hürriyetine müdahale etmiyoruz... Bizi “İslâmcı” görüyorsunuz, tarikatları/cemaatleri öne çıkardığımızı, bütün okulları imam hatip yapacağımızı iddia ediyorsunuz ama istesek sizin giyiminize de cinsî tercihinize de karışırız. Bakın karışıyor muyuz, diyorlar, kendilerine pay çıkarıyorlardır.
Hatta Recep T. Erdoğan, son Saray bakanları toplantısından çıktığında yaptığı mutat konuşmasında, insanlarımızın karnı guruldarken, gelecek kaygısından önünü göremezken çizdiği pembe tablo arasında söylediği: “Kültür sanat, spor gibi hepimizi birleştirmesi gereken alanları bozgunculuk aracı hâline getirmeye çalışanları görüyoruz. Tüm bireylerin yaşama, kendini ifade etme ve oy tercihlerine saygı göstermek zorundayız.” cümlelerini, “sevici” kadına sahip çıktığı, “İlişmeyin, o kendisini böyle ifade ediyorsa etsin.” demek istedi şeklinde yorumladılar.
Tabiî bir de “Abdülhamid” meselesi var. Sevici kadına sataşan “Abdülhamid” adında biri, üstelik son harfi “d” ile yazmış, muhtemelen “Ulu Hakan”ın adını kullanıyor. Kadından “Boş yapma Abdülhamid” cevabını alınca hem “boş yapma” hem “Abdülhamid” gündeme oturdu.
(“Boş yapma” sözünü ilk duyuşum. Meğer “boş konuşma” demekmiş. Gençler arasında modaymış. “Abdülhamid”in yazılışında “d” meselesi... Biliyorsunuz, Türkçemizde sadalı ve sadasız sesler var. Türkçede kelime sonundaki sadalı ses, sadasız sese dönüşür; “d”, “t” olur. Çok yerde “Abdülhamit” yazılır. Arapça asıllı Abdülhamid tamlamadır: Abdü’l-hamîd. Yeri gelmişken hatırlatayım: Ünlü şair Abdülhak Hamit Tarhan’ın ismindeki Hamit, Hâmid’dir.)
Bazı haberlerde şöyle bir cümle var: “Abdülhamid tartışmaları ve cinsel yönelimi nedeniyle gericilerin hedefinde.”
Gericilerin hedefinde olan kim? O sevici oyuncu. (Kadın kendisi sevici olduğunu açıkladığı, partneri kadınla sarmaş dolaş görüntüler verdiği için bu sıfatı kullanıyorum.)
“Seviciler” için “ilerici”, seviciyi tenkit edenler için “gerici” denilemez!
O zaman “sağlıklı” ilişkiden söz edilmiş, örnek gösterilmiş olur. Kendi cinsî tercihidir; kime ne diyebilir. Ama karşı olanlara “gerici” derseniz, yanlışa saparsınız.
Hiçbir aile oğlunun, kızının, sevici, homoseksüel olmasını istemez. Bu tür yönelişleri sapkınlık görür. Tabiî yaratılıştan gelenler için tedavi esas. Dikkat ederseniz, “yöneliş” diyorum.
Bütün dinlerde, bütün cemiyetlerde sapkınlık lanetlenir. Suçlarken kullanacağımız sıfatlara dikkat etmeliyiz.