Cephenin önü arkası
Yine saldırı yine şehit!
Psikolojik savaş üstünlüğü PKK/BDP/KCK’da... İnsanlarımıza istedikleri fikri zerk ediyorlar.
“400 km2 PKK’nın kontrolünde” dediler. Güya askerimiz her yere hâkimiz demek için dağın tepesine Türk bayrağı dikiyor.
Herkes Şemdinli’de ne olacak, diye gözünü kulağını dikmiş beklerken, PKK’nın intiharcıları, bu defe Beytüşşebap’tan ses verdiler: 10 şehit birden!
Geçen hafta sonu Başbakan Recep T. Erdoğan, “Arz ederim!” diye soru soran gazetecilerin karşısında idi. PKK propagandası yapan gazetecileri tenkit etti. Daha önce de tenkit etmişti.
Dünyanın hiçbir yerinde olmayan oluyor, gazeteciler, PKK’nın görüşlerini dillendirip hükûmete: “PKK’ya ver verebildiğin kadar...” diyebiliyorlar. (İleride İspanya’da görüştüğüm ETA’cı gazetecinin sonra ne olduğunu yazacağım.)
Doğrudan PKK’nın yayın organı olanları bir tarafa bırakıyorum, TÜSİAD üyesi iş adamlarının elindeki gazetelerde, özellikle Radikal’de, Milliyet’te, Vatan’da PKK destekçisi gazeteciler çöreklenmiş. CNNTürk’ün (ve Kanal D’nin), NTV’nin haber merkezleri, TGRT’nin, HaberTürk’ün , özellikle TRTTürk’ün bazı programcıları, tamamen PKK yardakçılarına bırakılmış. Başbakan “Türkiye’de Kürt meselesi yoktur. PKK meselesi vardır” noktasına gelmişken, sol-liberaller ve bazı “İslâmcı” geçinenler PKK’nın borazanlığını yapıyorlar. Hem de pervasızca!
“İslâmcı” geçinen bazı gazetelerin yetkilileri sırf aşağılık kompleksiyle (veya art niyetle) sol liberallere köşe açtılar ve inançlı insanlar arasına nifak sokulmasına zemin hazırlardılar. “İslâmcı” bir grubun bir yetkilisinin yüzüne çok sert tarizim de olmuştu. İşin tuhafı akşam namazını da yan yana kılmıştık! Onlar “ateistler”in ağızlarına bakıyorlar, her sözlerini neredeyse “ayet” görüyorlar!
Türkiye’de savaş var! Daha önce de dediğim gibi, cephenin önü arkası olmaz. Cephe gerisini emniyete almak zorundasınız. Bu hükûmetin vazifesidir.
PKK destekçilerinin basın-yayın organlarındaki, Meclis’teki faaliyetleri mutlaka sonlandırılmalıdır.
***
R. T. Erdoğan, altı gazeteciyi karşısına dizip konuştu. Karayılan’ın “Emir Eri”, basın-yayında sen mi etkilisin ben mi, dercesine Başbakan’a inat altı gazeteciyi çağırıp onlara fikirlerini dikte etti. Ahmet Hakan (Hürriyet), Ezgi Başaran (Radikal), 1995’te PKK’nın dağa kaldırıp sihirlediği Kadri Gürsel, PKK/BDP minibüsü üzerinden Kandil’e selâm çakan Nuray Mert, bir zamanlar “İslâmcılar”ın başlarında gezdirdikleri Mehmet Altan, PKK’nın akademik kadrosundan diyebileceğimiz Erol Katırcıoğlu “Emir Eri”nin davetine uydular, sonra birçoğu onun sözlerini köşelerine taşıdılar.
Kimse çocuğunu yazıdan devşirmedi. Hükûmet, cephenin önünde ve arkasında kararlılıkla mücadele yürütmezse, bir gün gelip halk biz sizin oyuncağınız mıyız, diyerek isyankar bir tavır alırsa, o zaman ne yapacaksınız?!