Cemal Paşa astı ama...
Suriye’de kan oluk oluk akıyor. Bugün yarın muhtemelen topyekûn iç savaş çıkacaktır.
Bir ülkeye müdahale eskisi gibi, el altından değil, doğrudandır. Açık açık silâh gönderilir, açık açık para gönderilir, açık açık adam gönderilir.
Suriye’de isyanın haklılığı haksızlığı üzerinde durmuyorum. Osmanlı zamanında da neler olduğu, “dış müdahale”nin nelere yol açtığı bilinsin istiyorum.
Elbette Beşşâr devrilecek... Devrilsin! Ya sonra...
Suriye mütecanis değildir. Irak gibi Suriye’yi de ondurmayacaklar, istikrar buldurmayacaklardır. (İsrail karşısında güçlenmiş hiçbir Arap devleti
istenmez!)
***
İttihat ve Terakkî’nin üçüncü ayağı Cemal Paşa, Suriye’de “sultan” gibidir. 1909’da Çukurova’da Ermeniler isyan ettiğinde de Adana Valisi olarak “sultan” gibiydi. İsyan eden Ermenilerdir ama, o, suçlu olarak Türkleri görmüş ve tuttuğunu sallandırmıştır!
Suriye’de, mahkeme üç kişiye idam cezası vermiş, Cemal Paşa ise 21 kişiyi astırmıştır!
Cemal Paşa, Suriye ve Lübnan’da kıpırdayan, “dış güçler”in desteklediği ayrılıkçı hareketlerin liderlerine çok dil dökmüştür, âdeta yalvarmıştır: Yapmayın, siz bizinm canımız kanımızsınız, demiştir.
Artık Osmanlı zevâl bulmaya başlamıştır... Çökecektir. Hani İbn Haldun bu dönemi nasıl formüle ediyor: “Devletlerin ihtiyarlama çağı”.
Ferdî ve fevrî tedbirlerle çöküşün önüne geçemezsin ama hiç kimse de umutsuz, çöküşü bekleyemez. Ya çökmezse?!
***
Cemal Paşa, “Şam’a ilk geldiğim günlerdi. Bir taraftan Kanal Seferi hazırlıklarıyla meşgul oluyor, diğer taraftan da bütün Arap beldelerinde İslâmiyet’i koruma duygusunu uyandırmaya çalışıyordum.”
diyor.
“Islahiyûn” adıyla anılan Arap ihtilâlcilerin önde gelenleri Abdülkerim el-Halil, Dr. Abdurrahman Şehbender ve diğerlerinin aracılığıyla genel bir edebî tören düzenlettiriyor Paşa’mız... Toplantıda “Arap kavmi” yüceltiliyor, hatta “Arap emellerinin birliğini” sağlayacak marşlar bile okunuyor: “ ‘Nahnü cündullah, şübbânü’l-bilâd’ (Biz Allah’ın askerleriyiz, vatanın gençleriyiz.) nakaratlı Arap millî marşı, bulunduğumuz binanın damını çökertecek bir şiddetle göğe yükseldi.” diye anlatan Cemal Paşa toplantının sonunda bir de konuşma yapar.
Bu konuşmayı sonra vereceğim. Cemal Paşa, Arap isyancıları “tavlamak” için ne gerekiyorsa söylüyor. Onun söyledikleriyle zamanımızdaki “açılımcı” bazı siyasîlerin sözleri arasında benzerliği hemen fark edeceksiniz.
O dönemin askeri de, siyasetçisi de, nâtıkaları çok güçlü insanlar... Şimdikiler ise sade suya tirit! Bunu da göreceksiniz. Bir de “dedeler” ve “torunlar”ı göreceksiniz. Cemal Paşa’nın torunu dedesinin adını soyadı olarak taşıyan bir gazeteci! Önce Bekaa’da Abdullah Öcalan’ın, sonra Kandil’de Murat Karayılan’ın ayak tabanlarını öpe öpe dudaklarını aşındırmış ve bu “zillet”i boynuna “gurur yaftası” olarak asmıştır!
Devam edeceğiz.